Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Türk gencine iyilik yapılacaksa…

Türk gencine iyilik yapılacaksa…

Bir milleti omuzlamaya namzet grup, elbette ki o toplumun gençleridir. Gençler; ümidimiz, geleceğimiz ve güvencemizdir.

Bir gencin yaşamını güzelleştirecek en temel husus, hayatın zor olduğunu bilmesi ve bu zorluk karşısında hakkı olan desteği büyüklerinden görmesidir.

Milletin tarihle beraber gelen yürüyüş yolculuğunda devlete düşen en önemli sorumluluk, gencini, bir kutlu yolculuğa aşık etmesi ve bu yolda yürümüş olan ak saçlıları da gencin yürüyeceği yola ışık etmesidir.

Böylelikle anlayacağız ki, Türk gencine yapılan iyilik Türk Milletine yapılmış iyilik olacaktır.

Peki, bu iyilik nasıl olmalı?

Hepimizin bildiği üzere, her vatandaşın temel hakları vardır. Seçme ve seçilme hakkı da bu haklardan biridir.

Daha düne kadar seçilme hakkı için vatandaş olmak yetmiyordu. Belli bir yaşın tamamlanması da gerekiyordu. Devlet adamları, seçme ve seçilme yaşını eşitledi ve 18 yaşını doldurmuş her vatandaş seçilme hakkını da kazanmış oldu.

Dolayısıyla gençlerimizin tamamı, seçilmeye namzet birer vatandaş oldu. Bu durumun, gençlerimize yapılmış çok büyük bir iyilik olduğunu söylemek isterdim fakat bu yazı, bunun bir iyilik olmadığını ya da gençlere iyilik yapılacaksa böyle olmaması gerektiğini ifade etmek için kaleme alınmış bir yazıdır.

Sürekli belirttiğimiz üzere, insanın gayretine gösterilecek saygı, toplumun millet olma dinamiğinin en temel besinidir.

Marifet iltifata tabidir, diyen eskilerin bildiklerini yabana atmamak gerekir. Yabana atamayacağımız bu bilgiyi, gençlerimizin geleceği için, dolayısıyla milletimizin geleceği için en güzel şekilde kullanmalıyız.

O zaman, ne yapmalıyız?

Gencimize iyilik yapacaksak, onların gayretlerine saygı göstermeli, ne kazanacaksa ancak gayretinin varlığı ile kazanabileceğini yaşayarak ve yaşatarak öğretmeliyiz.

İnsanın gayretine gösterilen saygı, insan olmanın şerefine duyulan saygı ile kardeştir.

Gençlerimize seçilme hakkı verince gayretlerini mi yüceltmiş olacağız yoksa gençleri kurbiyet arayışına mı sokacağız?

Mevcut seçim kanunlarımız yürürlükte olduğu müddetçe, bu sorumuzun cevabı, kurbiyet arayışına çıkmış gençler olarak karşımıza çıkacaktır.

Kurbiyet arayışına çıkmış gencin ilk kaybedeceği meziyeti ise gayreti olacaktır. Gayretin kaybolduğu yerde, hiçbir kazanım, hak edilerek gerçekleşmeyecektir.

Bir gencin yüzünü güldürecek husus, hiç kimsenin kapısını çalma zilletine düşmeden, anasından ve babasından aldığı hayır duası, kalbine koyduğu gayesi ve gayesine hizmetkar kılarak ortaya koyduğu gayretinin semeresini almasıdır.

Devletine hizmet kapısı bu şekilde açılmış bir gencin, devletine karşı gayret kapısını kapatmasına imkân var mıdır?

Bu şekilde gülmüş bir yüzü hiçbir zorluk solduramaz. Gayretsiz kazanılmış güllerin ise bir sonraki baharı görüp yeniden açmalarına imkân yoktur.

Önemli kararların arifesindeyiz.

Geçmişin Türkiye’sini yaşamamış gençlerimiz şu anda aynı zamanda seçmen durumunda. Seçmen durumunda olanların, seçilme hakkı verilenden daha çok önemsendikleri net bir gerçek.

Siyasi iklim açısından gençlerimiz, geçmişin girdabına açılan kapıyı aralamanın eşiğindeki elin sahibi konumundalar.

Hem iktidar bu eli tutmanın derdinde hem de muhalefet.

Tek farkla: İktidar, o eli tutup geri çekme derdinde; muhalefet ise o eli geçmişin girdabına açılacak kapı kulpuna yanaştırmanın derdinde.

Peki gençler kararlarını neye göre verecek?

Gençler, siyaset dilinin teklif ettiği tembelliğe mi yaslanacaklar, yoksa, gayreti olanın hayrette kalmayacağına yönelik inanca mı?

Bu inancın yerleşmesi için, kurbiyetin değil gayretin yüceltilmesi için, her nimetin mutlaka bir külfetinin olması gerektiği inancının temel ilke olması için yirmi yıllık zaman diliminde yapılanlar ya da yapılmayanlar gençlerin kararında etkili olacaktır.

Son yirmi yılda, hiç kimsenin gayretsiz bir kazanımının olmadığını, kurbiyetin ayaklar altına alındığını, gençlerin devletine hizmet için kimsenin kapısını çalmak zorunda bırakılmadığını, insan seçimindeki tercih kriterinin gayret ve kabiliyet olduğunu ve bunun her zaman değiştirilemeyecek sağlam bir yasal zemine kavuşturulduğunu yazmak isterdim.

Gençlerimize bu iyiliğin vakti geçmiş midir?

Elbette hayır.

Görelim günler nelere gebe…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi