SU AKA AKA YOLUNU BULUYOR
Kamu yetkileri ve kurumları söz konusu olduğu zaman hiç kimsen vazgeçilemez olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamu yönetimi de bu demek zaten. Hiç kimse vazgeçilemez olsun, herkesin bir yedeği bulunsun.
Hayatın gerçekleri zaman zaman bu realiteyi bize hatırlatıyor. Anlamak istemediğimiz durumlarda ise gözümüze sokarcasına dayatma yapıyor. Bazen bizler rehavete kapılabiliyor, vazgeçilemez olduğumuza inanmaya başlayabiliyoruz.
Siyaset bundan bağımsız değil. Çok önemli olduğu düşünülen insanlar bakmışsınız görevlerini bırakmışlar ama bir eksiklik hissedilmemiş, boşluk meydana gelmemiş. Mezarlar vazgeçilemez insanlarla dolu nihayetinde. Aynı şey kurumlar açısından da geçerli. Örneği pek çok parti sunuyor bize.
Ama tecrübeyi yabana da atmamak gerektiğini de biliyoruz. Kolaylıkla elde edilmiyor. Uzun çabalar, belki yanılma ve aksaklıklar ortaya çıktıktan sonra öğreniyoruz bazı şeyleri. O nedenle su akarken yolunu buluyor, derken suyu yönlendirecek kanalları ve adımları da atmak gerekmekte.
Bu anlamda bir taraftan tecrübeyi dışlamamak diğer taraftansa belli bir yenileme yapmak en doğru yol gibi görünüyor. İngilizce’de buna ‘continuity and change’, yani ‘süreklilik ve değişim’ diyorlar. Bir taraftan istikrar, diğer taraftan değişim ve yenilenme aynı anda olacak.
Geçtiğimiz seçimlerde Ak Parti tam da bunu yapmaya çalıştı. Kadroların büyük bir kısmı yeni yüzlere bırakıldı, ama eskilerden bir kısmı muhafaza edilerek.
Bazı partiler yenilenmeyi herkesi değiştirmek ve acımasızca biçmek anlamında kullanabiliyorlar. Çok yanlış olduğunu söylememiz gerekiyor.
Liderler bu anlamda çevrelerindeki cevherleri kolayca harcamazlar, ani kararlarla yenileme yoluna gitmezler. Bu konuda başarılı siyasetçiler, bürokratların en hassas oldukları konuların başında gelmektedir ekibin belli bir mantık dâhilinde değiştirilmesi.
Hiç kimse vazgeçilemez dediğimiz tam da bu. Millet, toplum sadece belli yüzlere mahkum değiller. Bu kişiler istedikleri kadar akademik başarılara imza atsınlar, toplumsal projelerde öncü olsunlar.
Milletimizin bu noktada belli bir irfanının bulunduğunu ifade edebiliriz. Bir şekilde yenisini yerine ikame edebiliyor, eskiyen yüzleri dinlenmeye bırakabiliyor.
Üniversiteler bu konuda daha dikkatli davranıyorlar. Daha doğrusu davranmak zorundalar. Eskiyen yüzler, kendini yenileyemeyen tipler bir şekilde ya arkadan gelen yeni nesiller ya da dışsal bir takım etkenler yoluyla bertaraf ediliyor.
Çözümsüzlüğü kendine şiar edinenler, kendilerini sisteme ve topluma dayatma derdinde olanlar mutlaka bir şekilde duvara tosluyorlar. Bazıları hiç uslanmıyor, hiç ders çıkarmıyorlar. Bazılarıysa olup, bitenden ders çıkarma konusunda mahirler. Hemen ve en az hasarla dersi çıkarıp, gereğini yapıyorlar.
Hülasa, toplumlar dinamik bir şekilde kendilerini yenilerken, eskilerden öğrenmek ve yeni döneme yönelik adımlar atmak durumundalar.
Siyaset bize bunu gösterdi. Seçimler, nerede olursa olsun, bunu dayatıyor.
Anlamak istemeyenlere sözümüz yok, anlayanlar beri gelsin.