Hakan Bahçeci

Hakan Bahçeci

Şimdi Neymiş?

Şimdi Neymiş?

            O malum, meşum, melun ve menfur girişimin ardından “demek ki!” ikazına kulak asmak zorunlu olmuştur. Demek ki daha çok uyanık, daha çok diri olmak zorundayız. Sütten ağzımız değil ciğerimiz yandı, gerekirse o sütten mayalanmış yoğurdu, değil üfleyerek yemeyi, soframıza bile gelmesine razı olmamalıyız.

            Şimdi neymiş o halde; bu çağda bu da olur mu dediğimiz şeylerin zamanı geçmiş değil henüz. Her türlü fesat her zaman bakidir baki kalacaktır. Fesadın şekli şemalı, aslı astarı farklı formlara bürünmüş olsa da el hak vakıadır her daim fesada karşı uyanık olunmalıdır.

            Şimdi neymiş; ait olduğun grup, cemaat, klik, yapı, oluşum, kuruluş, dernek, sohbet halkası ne varsa işte, hiç birinin ve hiçbir kanaat önderinin önceliği, imtiyazı, istisnası yoktur, o yapının ve üyelerinin rahatı, fikri, söyledikleri asıl olan dinden ve hakikatten önceye alınmamalıdır. Hak din İslam’dır ve bu millet “bizatihi vasfı ve şekli olan millet” hamurunu bu dinle yoğurmuştur.

            Demek ki bu milletin aklıyla, geçmişiyle, kültürüyle, yediği ekmek, içtiği suyla alay edilmezmiş. Kendini ulaşılmaz fildişi kulesinde görenler, üstünlüğü dünyalıkla ölçenler tarladaki tırpanı, bahçedeki kevgiri, tandırdaki ekmeği kendinden uzak, beri ve alçak addedenler bu topraklara ait değildir ve birer yerli işbirlikçidir.

            Şimdi neymiş; ısrarla ve bin bir türlü teville arkasından gidilen her adam, adamlığı hazmedememiş olabilir. Olan bitene hakikat gözlüğüyle bakabilmenin gereği olarak en azından yanlışa “yanlış” diyebilme basireti gösterebilmeliyiz.

            Daha neymiş, Kurtuluş Savaşı vermiş bir milleti matematikle, mekanikle, stratejik bilgiyle ölçemezsiniz. Sakarya Meydan muharebesini sayılarla anlatamaz hiçbir tarihçi, Çanakkale savunmasının bir mekanik ve teknik açıklaması yoktur. Eğer öyle olsaydı o adamların torunları bugün altmış tonluk tankı eliyle durdurmaya kalkmaz, “kurşunun bitince ne yapacaksın” kararlığında durmazdı. Uçağa helikoptere levye fırlatmaz, koca köprüyü daha sabah olmadan tank çöplüğüne çevirmezdi.

            Neymiş, dost diye bir batılı devlete güven olmazmış. Her türlü alışverişe girebilirsin, anlaşma yapabilirsin, aynı hedeflere bir netice almak niyetiyle yönelebilirsin lakin dostluğun başka bir şey olduğunu unutmamalısın. Ayı da bazen sevimli olabilir ama nitekim ayıdır, temkinli olmaktan zarar gelmez.

            Şimdi neymiş, farklı düşüncelerde olabiliriz, dünya görüşümüz, fikir dünyamız başka olabilir, bakış açımız değişik olabilir lakin bunlardan dolayı düşman olmamız karşı karşıya gelmemiz gerekmez. Yan yana aynı topraklar, aynı devlet, aynı millet için aynı duygularla hareket edebiliriz.

            Şimdi neymiş, inatla, tevillerle, takiye yoluyla saklanmaya çalışmak kendinden kaçamayacağını anlayana kadardır. Bedel ödetmeyi göze alanlar bedel ödemeyi de göze almış olmalılar.

            Bir de neymiş, ortalık bu hale gelince şu da vardı bu da vardı, şu yıllar şöyle olmuştu, zaten ben biliyordum edasıyla yazıp çizmek su serpmiş olmuyor yangına. Pür dikkat bakıp görmeye vesile olsun yeter.

            Şimdi neymiş, bir zafiyet varmış, bir eksiklik bir ihmal, gözden kaçan bir şeyler varmış demek ki. Uyanık olmak gereken zamanlarda derin uykuda olduğumuz gerçekmiş. Tekrar okumak, tekrar yazmak, tekrar yenilenmek yenilenirken aynı deliğe düşmemek gerekiyormuş.

            Şimdi neymiş, bu topraklar düşündüğümüzden çok daha zengin, çok daha kıymetliymiş. Bu son ocağı vermeye niyetimiz de yok pazarlığımız da.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi