Esra Akyol
Esra Akyol SEVDİRİN, NEFRET ETTİRMEYİN

SEVDİRİN, NEFRET ETTİRMEYİN

Bizler çocukluğumuzda Allah’ı yakan, taş eden, cehenneme atan, kızan çarpan bir Allah sanırdık. Çünkü öyle duyardık büyüklerden. ‘Anneye karşı gelinmez, Allah taş eder’ derlerdi. ‘Bu davranışlarına devam edersen cehenneme gider, yanarsın’ denirdi. Bir şeyi merak etsek ve sorsak; mesela çocuk masumluğuyla ‘ babam Allah’ı yenebilir mi anne’ desek, aldığımız cevap ‘Sus bakayım, tövbe de, Allah çarpar yoksa’ olurdu. Pek çoğumuz cehennemi olan Allah’tan korkar, uzak dururduk; çocuk gönlümüzü açmazdık.

Yaşımız büyüdükçe durum pek değişmedi. Küçükken korkutulduğumuz Allah, ergenlik döneminde yine cehenneme atan, bir vakit namaz kaçıranlara 80 sene kızgın sac üzerinde namaz kıldıran, hataya düşen kulları için zebanileriyle azaplar hazırlayan bir Allah tasviriyle anlatıldı pek çoğumuza. Kimse Allah’ın kullarını bağışlayıcı ve ne kadar merhamet sahibi olduğundan bahsetmedi çocuklara.

Annelerimizin istediklerini kendi yöntemleriyle yaptıramadıklarında ‘babana söylerim’ ya da ‘Allah seni yakar’ gibi korku figürleriyle bize yaklaşmaları Allah’tan uzaklaştıran davranışlarıydı. Hepimizin çocukluğu üç aşağı beş yukarı böyle geçmiştir. Bu sözleri annemizden duymasak komşu teyzeden, o söylemese öğretmenimizden ya da camideki hocalardan duymuşuzdur.

Sonra büyüyüp yetişkin olduğumuzda bize Allah ile ilgili anlatılanların eksik ve yanlış olduğunu anladık. Peygamberimizin şu hadisi Allah’ın korkacak bir rab olmadığını ve ne kadar merhametli olduğunu anlamaya yetiyordu. “ Çalılıkta dolaşırken, bulduğum bir kuş yuvasından yavruları alıp koynuma koymuştum. Tam bu sırada yavruların annesi başımda dolanmaya başladı. Acıdım, yavruları bırakmak için ihramımı açmaya çalıştığım sırada anne kuş hemen koynumdaki yavrularının yanına girdi ve kanatlarını onları korumak için açarak siper etti. Bu kuşun canı pahasına yavrularına olan şefkatini ve acımasını görüyor musunuz? İşte Allah’ın kuluna olan şefkati ve acıması kıyas kabul edilemeyecek kadar fazladır.”

Annelerimiz bizleri büyütürken şimdi bizim içinde olduğumuz gibi bilgi çağında yaşamıyorlardı. Bizler için bilgiye ulaşmak çok kolay yeter ki doğruyu,  güzeli, iyiyi öğrenmek isteyelim. Çocuklarımızda dini hassasiyet oluşturmaya çalışırken onları korkutmanın, cenneti anlatmak yerine cehennem ile tehdit etmenin, çocuk yüreklerinde belki de ömür boyu onaramayacakları yaralar açabileceğinin farkında olmalıyız. Çocuğun dini eğitimi deyince aklımıza, Kuran-ı Kerim okumayı öğretmek, namaz kılmayı, oruç tutmayı öğretmek gibi ibadetler gelebilir. Fakat önemli olan bunlardan önce çocuğa Allah’ı ve peygamberi sevmeyi, güzel ahlaklı olmayı, yaratılana karşı hoşgörülü olmayı öğretmeliyiz. Çocuk önce bunları öğrenirse diğer ibadetler kendiliğinden gelecektir zaten. Çünkü içi Allah ve peygamber sevgisiyle dolu olan bir çocuk bu ibadetleri seve seve yapacaktır.

Oruç tutmak istemeyen ya da namaz kılmaya yanaşmayan ergenlik çağına gelen çocuğunuzu bunları yapması için zorlamak boşuna bir çaba olacaktır. Çünkü dini eğitimin temeli okul öncesinde atılıyor. Henüz zihni boş olan 3-6 yaş çocuğu Allah’ı ve peygamberi sevmeye hazırdır. Ona İslam ahlakını ilmek ilmek işleyebilirsiniz. Tabi bunun en kolay yolu ona örnek olmaktır. Çünkü bu yaş çocuğu taklit ederek öğrenir. Siz namaz kılarken etrafınızda dolanan, önünüze geçen belki sırtınıza bile çıkan çocuk size yaramazlık yapıyor gibi görünebilir. Aslında çocuk o sıralarda namazı beynine kaydediyordur,  yavaş yavaş içine sindiyordur.  Ama siz namaz kılarken etrafınızda dolaşan, sizi rahatsız eden çocuğunuzu yanınızdan uzaklaştırırsanız, belki de farkında olmadan onu dininden uzaklaştırırsınız. Belki de bir daha hiç namaza yakın hissedemeyecektir kendini. Halbuki peygamberimiz namazda sırtına çıkan torunlarının oyunu bozulmasın diye namazını uzatmıştır. Böyle yüce gönüllü bir peygamberin ümmetiyken çocuklarımızı gürültü yaptıkları için camilerden kovalamak Müslümanlığın merhametine yakışmaz. Belki çoğumuzun bildiği bir hikaye anlatılır. Yedi yaşında caminin bahçesinden gül kopardığı için caminin imamı tarafından kovulan merhum Cem Karaca,  70 yaşına kadar bir daha hiç camiye gitmez. Çocuklarımızı camilerden, namazdan, oruçtan uzaklaştırmamak için onlara peygamberimizin sonsuz hoşgörüsünden, merhametinden tattıralım.  Müslümanlığı yaşayan bir nesil yetiştirmek için sorumlu olduğumuzu unutmayalım ve çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirelim.

Her zaman anne babasına duacı olan evlatlar yetiştirme duasıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi