SELO NEREYE KOŞUYOR?
İyiliği veya kötülüğü bulmanın farklı yolları ve yöntemleri olduğu gibi iyi ve kötüyü kişileri bilmenin de farklı usulleri bulunuyor. Bazıları ‘kötü’ye bakarak ‘iyi’yi bazıları da tersini yaparak, yani ‘iyi’ye bakarak ‘kötü’yü bulabilir. Bu, yöntemle alakalı bir mevzudur. Meselenin içeriğine dönük bir husus değil.
Malumdur Cennetmekân Abdülhamid Han hassas dönemlerde İngiliz Büyükelçisini çağırır, onun görüşü hilafına hareket edermiş. Tecrübeleri onu hiçbir zaman yanıltmamış ki çok başarılı bir padişah olarak anılıyor.
Biz de etrafımıza bakmaya devam ediyoruz. Özellikle, milletçe çok hassas bir dönemden geçtiğimiz, içeriden ve dışarıdan hainlerin bastırdığı bir düzlemde bu bakış açımızın en az bir kat daha önemli hale geldiğini ifade etmemiz lazım.
Suriye konusu 1 Ocak’tan itibaren daha farklı mecraya girecek. Suriye’deki mevcut durumun sürdürülemez hale geldiğinin, en azından muhatapları farkında. Bir şekilde masaya dönülecek; birinci derecede konuyla ilgilenenler masadaki yerlerini alacaklar.
Bu bilinen bir mevzu…
O nedenle Rusya, Türkmen kardeşlerimiz başta olmak üzere, Türkiye ile sıcak ilişkileri olan topluluklara karşı alçakça bir saldırı içinde. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin Parlamentosundan alelacele bir karar çıkartıp, göstermelik hedefleri bombalaması da bu nedenden: Sahadaki hakimiyet alanlarını artırmak.
Bizim asıl ilgilenmemiz gereken husus, ‘içimizdeki beyinsizler’. Onları takip ederek, iyiliği ve kötülüğü fark edebileceğimize inanıyoruz.
Mesela ne zaman Türkiye’nin bir ülke ile bir sorunu olsa ‘Selo’ o ülkede. İşi-gücü yok geri zekâlının. Avrupa, Amerika fark etmez. Bugünlerde Rusya’da. Sürekli olarak bizimle kavga edenlerle kol kola; ülkemize ve milletimize karşı düşmanca tutum ve tavır içindeki Rus ayıları ile sarmaş dolaş.
Kendi tercihi. Ama ‘iz’ belli etmesi, PKK ve ayrılıkçı terör konusunda gerçek ‘patronların’ kimler olduğunu görmemiz noktasında son derece ‘yararlı’ bir ziyaret. Göremeyenler görsünler. İçeride kullanılan dille, Moskova’da kullanılan dili karşılaştırsınlar.
Rus ne zaman Kürtlerin dostu oldu? Sözde Ermeni soykırımının faili olarak Kürtler gösteriliyor. Bu algı operasyonunda Rusların ‘payı’ çok fazla. Bütün bir Kürt toplumunu ‘katil’, ‘soykırımcı’ ilan ediyorlar ama güya Kürt haklarını savunduğunu söylenen bir ahmak onlarla içli dışlı.
Hani ‘katil mutlaka cinayet mahalline tekrar döner’ denir ya, bizimki de aynı yolda. Türkiye’nin bölgedeki masum Türkmenler, Kürtler, Araplar için kendisine karşı mücadele verdiği Rusya ile aynı safta yer almakta bir beis görmüyor.
Tek başına bu bile, bunların ne kadar samimiyetsiz, ne kadar alçak, ne kadar hain olduğunu göstermeye yeter. Milli, manevi hiçbir davası yok.
Takip etmeye devam ediyoruz. Aslında tüm siyasileri takip ediyoruz. Etmemiz gerekir. Kimi dost, kimi de düşman olarak görüyorlar?
Bu manada ‘milli’ siyasetçi bulmak için çabalıyoruz. Çark edenler, ikircikli konuşanlar, apaçık düşmanca millete karşı tavır alanlar milletin dostu değiller.
Oysa, Rusya ve diğer emperyalist güçler sadece ‘kullanır ve atar’. İngiltere veya ABD çok farklı değil. Bugün kim işlerine en fazla yararsa, onu hedef alırlar. İşleri bitince bırakır, bir başka ‘taşerona’ yönelirler.
Osmanlı’nın son yüzyılı bunun örnekleriyle dolu. Koca koca paşalarımız ‘Rus’, ‘Alman’, ‘Fransız’ veya ‘İngiliz’ muhibbi olarak anılır olmaktan çekinmemişlerdi. Bugün durum biraz daha açık: Milletimize ‘dost olanlar’ ve ‘olmayanlar’ dediğinizde mesele çözülmüş oluyor.
Konunun farkında olanlar ‘Selo’nun verdiği veya veremediği sınavı takip ediyorlar. Olmayıp da onu kahraman görenlere diyecek lafımız bulunmuyor. Adlarına taşeronluk yaptıkları mihrakların adına hareketi ve onlarla iletişimi vakıa.
Etrafımıza bu gözle bakarsak faydayı, zararı daha kolay görebiliriz…