RAMAZAN’DA SINAV, YENİ ANAYASA
Ülke olarak seküler olduklarında kuşku bulunmayan ama laikliği ‘dine saygı’ çerçevesinde uygulayan bir ülke olan İngiltere bugünlerde yeni bir konuyu tartışmaya açmış durumda. Bu yıl yapılacak A Level Sınavı’nı, yani üniversiteye girişte kullanılacak puanların alınacağı sınavları, Ramazan ayına denk geldiği için, Müslüman öğrencileri düşünerek başka bir tarihe almak istiyorlar.
Bu öğrencilerin sınavda performanslarının düşeceğinden bahisle, gününü değiştirmek istiyorlar.
Ne yazık ki biz bu konuda yeterince dikkatli değiliz. Yeni yeni bu konuları tartışmaya başlayacağız. Geçtiğimiz günlerde kabul edilen Başbakanlık Genelgesi ile Cuma namazına gitmek isteyen kamu görevlileri için bir düzenleme yapılıyor. Genelge yeri yerinden oynatmadı. Kimsenin hakkı, hukuku zarar görmeyecek. Sadece dini hassasiyetleri olan bir kısım insana uygun şartlar hazırlanmış olacak.
Oysa yıllarca üniversitelerde okuyan erişkin kız öğrencilerimizin dini inançları gereği başlarını örtmelerine izin verilmedi. Bunu da laiklik bahane edilerek yaptılar. Hatta Ak Parti kapatma davasında en önemli gerekçe başörtüsü ile ilgili söylenen sözler, yapılmak istenen uygulamalardı.
İngiltere haberlerini okurken geçtiğimiz yıl yapılan KPSS hatırıma geldi. Ramazan’da yapılmıştı. Pek çok öğrenci o günlerde oruç tutmadılar. Benim çocuğum o gün oruçlu idi ve uzun Ramazan günlerindeki sınavda oruç tutan öğrenciler açısından haksız rekabet oluştu.
Bizler neden beğenmediğimiz İngiliz gibi düşünmeyiz, sınav tarihlerini Müslümanların hassasiyetlerine göre belirlemeyiz, demeden kendimi alamadım.
Bu meseleyi önümüzde duran yeni anayasa meselesi ile ilintili olduğu için anlattım. Malum, şartlar hazır, Türkiye sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapımı için uygun şartlara sahip. Osmanlı’nın son döneminde gündeme gelen ve idari sistemimizi şekillendirdiğimiz Fransız örneği maalesef bizim ufkumuzu daralttı.
Laikliği, din-devlet ilişkilerini, devlet – vatandaş münasebetlerini Fransa’yı örnek alarak düzenledik. Oysa, Fransa örnek alınması gereken en son ülkelerden biri idi. Fransa ve Almanya Kıta Avrupası sisteminin en önemli temsilcileri ve özgürlüğe inanmayan iki ülke bunlar.
Bizim tarihimiz öyle değildi; Osmanlı için çok farklı bir tercihti Tanzimat’la girdiğimiz yol. Özgürlük yerine baskı, özerklik yerine kontrol, vatandaş yerine devleti koyan bir tercih idi. Önceki dönem özgürlükçü idi ama Tazminat bu manada bir geri gidiş anlamına geliyordu.
Öte yandan, İngiliz yaklaşımı olan Anglo – Saxon modeli tam da tersini öngörmekte. Özgürlükçü, serbestiyeti her alana uygulamaya çalışan bir yaklaşım bu.
Yeni anayasa sürecinde mutlaka Anglo – Saxon modelinden yararlanmak durumundayız. Kraliçe İngiliz Kilisesi’nin başı ama laiklik zarar görmüyor. Kilise’ye ve diğer dinlere karşı belli bir müsamaha ve saygı düzeni getirilmiş ama bu kimseyi rahatsız etmiyor, edemiyor.
Herkes kendi özgürlüğüne odaklanıyor. Başkalarının özgürlüklerine müdahale gibi bir lüksleri bulunmuyor.
Türkiye bu açıdan da acilen normalleşmelidir. Henüz tam manasıyla normalleşemedik. Henüz tüm anti-demokratik uygulamaları silip, atabilmiş değiliz. Nüfusunun % 99’u Müslüman diye lanse edilen bir ülkede Cuma namazına gitmek istiyorum, deme hakkımız yoktu. Bereket versin bu konuda rahatlama getirildi.
Sırada diğer uygulamalar olması gerekiyor…
Ramazan’da KPSS sınavı yapan ÖSYM bundan sonra milletin hassasiyetlerini dikkate almalıdır. Ailecek biz de etkilendik. Yılda bir kez yapılan ve gençler açısından geleceklerini etkileyecek en önemli sınavlardan birinde tercih yapmak zorunda kalan gençlerimizi niçin bu duruma düşürüyoruz? Bu dünyadaki geleceğini mi seçsin, öte dünyadakini mi?
Seçime zorlanmamamız gerekiyor? Hem bu hem de ötekini aynı anda seçme imkânımız olması lazım. İngiltere’deki tartışmalar ülke olarak bizim için de yararlı.
Hele yeni anayasa yapılırken bu yarar maksimum seviyeye çıkacak.
Zira anayasa bugünü değil, geleceğimizi doğrudan etkileyecek temel bir metin.