Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu Propaganda dönemi ve siyaset

Propaganda dönemi ve siyaset

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun adaylıkları YSK tarafından kabul edildi. TBMM’de grubu bulunan bir parti ya da 100 bin kişi tarafından cumhurbaşkanı aday gösterilebilme şartını şu ana kadar üç kişi sağlamış oldu. Muharrem İnce bu yeterliği sağladı. An itibarıyla aday olabilecek en yakın diğer aday ise Sinan Oğan.

Anlaşılan seçimde dört aday yarışacak. İktidar – muhalefet ayrımı bakımından muhalefet üçe bölünmüş olacak. Sinan Oğan milliyetçi, İnce ise sosyal demokrat seçmene daha yakın görünüyor.

Kamuoyu yoklamaları Erdoğan’ın oyunu % 50 civarında gösterdiğine göre karşı cephede çıkan her aday ona yarayacak. Kendisi muhtemel ortakları birleştirmeyi başardı.

Seçim gününe kadar çok yoğun bir propaganda dönemi yaşayacağımızı ifade edebilirim. Bizler de her saat, her gün sıcak gelişmeleri takip ediyor, adeta bir ‘seçim barometresi’ tutuyoruz.

Cumhurbaşkanının diplomasının sahte olduğundan tutun da türlü tartışmalar gündeme getirilmeye başlandı bile.

Sonuçta seçmen kararını verecek.

Propaganda döneminde Kılıçdaroğlu’nun ortakları kendisini yarım ağızla savunurken, Cumhur İttifakı partilerinde benzer durum yaşanması beklenmiyor.

Millet nefesini tuttu, 14 Mayıs’ı bekliyor.

Partiler milletvekili adaylarını belirleme sürecinde oldukları için cumhurbaşkanlığı mevzusu biraz gölgelendi. 9 Nisan günü milletvekili listelerinin kesinleşmesiyle beraber dikkatler diğer tarafa kayacak.

Malum, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamı iki ayrı gücü temsil ediyor: Yasama ve Yürütme erkleri. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, Kuvvetler Ayrımı ilkesi net bir biçimde tanımlandığı için iki gücün farklı siyasi kadrolarda olması halinde sıkıntı çıkmayacağını söyleyenler var.

Bu görüşe katılmıyorum. Aksine çatışma ve çekişme daha ileri boyutlara taşınacaktır.

Yaklaşan seçimde bu tehlikenin bulunduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Seçmen kararını net biçimde vermeli, cumhurbaşkanı ve milletvekilliğini birlikte düşünmelidir. ‘Birinde buna, diğerinde ona’ dememelidir.

Aksi halde güz aylarında yeni bir seçime hazırlıklı olmak gerekiyor. ‘7 Haziran – 1 Kasım’ vakası tekrar eder.

Türkiye’de bu sistem yürümez.

Düşünün üst düzey kamu görevlilerini atama yetkisi cumhurbaşkanına ait. Hangi kadroların cumhurbaşkanının süresine bağlı olduğu ve atanma şartları 3 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile belirlendi.

TBMM başka bir ittifakın kontrolünde olduğu durumda pekâlâ bir kanunla bu listeyi düzenleyip, görevdeki bürokratların tamamını görevlerinden uzaklaştırabilir.

Mesela, anılan kararnamede rektörlerin dört yıllık süreyle görevde kalacakları ifade ediliyor. Ancak, çıkarılacak bir kanunla bu süre de değiştirilebilir rektör olarak atanma prosedür ve şartları da.

Dolayısıyla yürütme ve yasama erklerinin farklı partiler tarafından kontrol edilmesi başlı başına bir tartışma kaynağı olacaktır.

Mevzuyu diğer alanlara da teşmil etmek mümkün.

Görünen o ki iki seçimde birlikteliği sağlama bakımından milletvekili listeleri daha değerli hale gelecek. Seçmen ikisinde de içine sinecek listeleri görmek isteyecektir.

Karar vericiler bunun farkında olmak zorundalar.

Şahsi düşüncem seçimden sonra partilerde ciddi altüst oluşlar gerçekleşeceği yönünde. Ak Parti ve CHP yerlerini muhafaza edecekler.

Ancak, Memleket Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin büyük çıkış yapacak partiler olacağını düşünüyorum. En tepedeki iki partiden sonraki sıralamalarda ciddi kaymalar gerçekleşecek gibi.

HDP, mesela, ilk kez HÜDA-PAR’ın bu kadar ciddi bir rakip olduğunu hissedecek. Baraj korkusu ve kendisine karşı devlet defansı ortadan kalkan bu partinin önemli bir çıkış yapacağını söyleyebiliriz.

Her ne kadar Ak Parti listelerinde seçime girecek olsalar da TBMM çatısı altında ve seçim bölgelerinde önemli bir karşılık oluşturacaklarını ifade etmek mümkün.

Kürt seçmen için alternatif olacaklar.

Şimdilik seçmen sosyolojisinin değişeceğini ifade etmekle yetinelim. Türkiye’de ideolojiler başta milliyetçilik, muhafazakârlık, liberallik ve sosyal demokrasi olmak üzere yeninden tanımlanacaklar.

İzlemeye ve yorumlamaya devam ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi