Ödevler ve çocuklar…
Okuldan verilen ev ödevleri, çocuğunuz kaçıncı sınıfta olursa olsun pek eğlenceli gelmez öncelikle velilere ve tabi ki çocuklara. Çoğu zaman öğretmenin çok ödev verdiğinden ve verilen ödevlerin zorluğundan yakınılır. Çocuk okuldan eve geldiğinde başlayan ödev çatışması, ertesi gün okul saatine kadar devam eder. Bu süreç çocuğu da veliyi de sürekli yıpratan bir kısır döngüye dönüşür. Durum birçok ailenin evinde böyleyse bir durup düşünmek gerekir. Acaba nerede hata yapıyoruz?
Öncelikle çocuğumuzun ödevlerden ve okul başarısından önce geldiğini ve onun mutluluğunun her şeyden önemli olduğunu yeniden hatırlamak gerekiyor. Okuldan eve gelen çocuğumuzu sevgiyle karşılamak, bütün işlerimizi o gelene kadar bitirip, geldiğinde onunla oturup sohbet etmek, ona gününün nasıl geçtiğini sormak ve kendi günümüzü ona anlatmak çocuğumuzun dünyasına girebilmek adına kocaman bir kapı aralar bize. Eğer öncelikle bunu yapabilirsek çocuğumuzun kendini değerli hissetmesini sağlarız. Aksi halde eve gelir gelmez çocuğu ödev yapmaya zorlamak, onu bir robot gibi görmekten farksızdır.
Düzenli ödev alışkanlığı kazandırma yolunda, çocuğu ödevin başına nasıl geçirdiğiniz çok önemlidir. “Hadi ödevini yap, hadi dersini çalış” diye sürekli hadi ile başlayan cümleler çocuğa ödevi sevdirmek yerine, çocuğu ödevden daha çok soğutacaktır. Böyle demektense “bugün ödevin var mı, öğretmenin ödev verdi mi?” ya da “önce hangi ödevinden başlamak istersin?” gibi seçenek sunan ve ödevi hatırlatan cümleler işimizi çok daha kolaylaştıracaktır. Bunu yaparsak çocuk sorumluluğun kendisinde olduğunu hisseder.
Güzel bir şekilde çocuğu ödevin başına oturttuk. Ama bir sorun var. Salonda herkes televizyon izliyor ama çocuk odasında tek başına ödev yapmak zorunda. Çocuğun yerinde siz olsanız ne yapardınız? Bu durumda ödev yapmak eğlenceli olur muydu? Tabii ki hayır. İşte bunun için çocuk ödev yaparken televizyonun kapalı olması gerekir. Çağımızda galiba en zoru da bu. Ama çocuğumuzun iyiliği için bunu yapabiliriz öyle değil mi?
Ödev zamanı geldiğinde çocuk ödev yapmaya karşı direniyorsa çaresiz kalıp ödüle veya cezaya başvuranlar da olabilir. Ödül ve ceza çocuk eğitiminde sürekli tartışılan bir konudur. Ancak çocuğa ödev konusunda ödül vermenin de cezalandırmanın da ne kadar zararlı olduğunu uygulayanlar zaman içinde görmüştür. Çünkü ödül ve ceza çocuğu amacından saptırır. Çocuğa sorumluluklarından kaçmak için fırsat doğmuş olur. “Ödevini yapmazsan telefona bakamazsın” derseniz çocuk da “o zaman telefona da bakmam ödevi de yapmam diyebilir.” Ya da sırf telefona bakmak için o günlük ödevini yapabilir. Ama çocuk buna alışırsa hep aynı ödülle kandıramazsınız. Sürekli farklı ödüller bekleyecektir. Sürekli ödül vaad edilen çocuk, zamanla ödüle ulaşmak için ödevi araç olarak kullanır. Böylece asıl amacı ödül olan çocuk, ödevi bir sorumluluk olarak görmekten uzaklaşır.
Bunun tersi olduğunda yani çocuğa ödevini yapmadığı için ceza olarak telefonu vermediğinizde çocukta kırgınlık ve öfke gibi negatif duygular oluşur. Bu durum tekrarlandıkça çocuk zamanla sizinle çatışmaya girer ve aranızdaki bağlar zayıflamaya başlar.
Şüphesiz her çocuk kendine özgüdür. Bu yolları izleyerek ve çocuğunuza göre kendi yöntemlerinizi oluşturarak ödüle veya cezaya gerek kalmadan çocuğumuzu severek, onunla ilgilenerek, ona değer vererek birinci sınıftan itibaren başlayan sürekli bir ders çalışma alışkanlığı kazandırabiliriz. Gereğinden fazla ödev veren bir öğretmeniniz varsa onunla işbirliği içerisinde hareket ederek bunu daha da kolaylaştırabiliriz.
Çocukların mutluluğunun ve sağlıklı bireyler olmalarının her şeyden önce geldiğini asla unutmayalım.