Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu MUHALEFETİN SEÇİM SÖYLEMİ

MUHALEFETİN SEÇİM SÖYLEMİ

Seçim hükümetini kurmakla görevlendirilen Ahmet Davutoğlu partilerin TBMM’deki temsilleri oranınca parti grupları adına 11 milletvekiline bakanlık teklifinde bulundu. Daha önceki açıklamalara paralel biçimde MHP ve CHP’li üyelerden en azından belli bir kısmının bu hükümette yer almayacağı, HDP’li üyelerinse yer alacağı anlaşılıyor.

Yazılı olarak kendilerine bakanlık teklifi yapılan şahısların Davutoğlu’nun teklifini kabul edip, etmedikleri noktasında cevaplarını bugün akşam saatlerine kadar yazılı olarak bildirmeleri istendi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir teklif yapılıyor. Her şey prosedüre uygun yürütülüyor yani.

Normalde bakan olan şahıslara ya sözlü olarak bildirilir ya da şahıslar bakan olduklarını televizyondan öğrenirlerdi. Demokrasi tarihimizdeki farklı bir uygulamaya böylece şahitlik ediyoruz. Hani Kılıçdaroğlu seçmene vaatlerini notere onaylatıp, kamuoyuna duyurmuştu ya bugün de Davutoğlu adeta rövanş alıyor: Yazılı teklif yapıyor, yazılı cevap istiyor.

Memur disiplin soruşturmalarında da benzer bir yöntem izlenir. Yazılı olarak bildirimde bulunulur, her türlü görüşme ve ifade yazılı olarak alınır. Mesele dava konusu yapıldığında, herkes elinin güçlü olmasını ister.

Seçim geliyor. Muhalefet bugünleri millete taşıyacak. Mahkeme seçim dönemi boyunca kurulacak. Taraflar adımlarını atarken bu nedenle dikkatliler. Herkes durumunu tescilleme derdinde. Yoksa MHP’li Kenan Tanrıkulu’nun MHP genel başkan yardımcılığından istifasının başka izahı yok. Böyle bir teklifin yapılma cüretini içine sindirememiş beyefendi. Sanırsınız ki Ermenistan kabinesinde bakan olması istendi.

Ama Tuğrul Türkeş bakanlık teklifini kabul etti. Babasından aldığı mirasa yakışan bir pozisyon ortaya koydu. Dengeleri değiştirdi.

Dönemin hassasiyeti nedeniyle, muhalefetin seçim sürecinde topluma deklare edeceği hususları, kampanyada kullanacağı argümanları paylaşmak istiyorum. Zira söylenecek şeyler çok önemli hale geliyor.

Seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan merkezli bir propaganda yürütülecek. Bu nedenle, birinci söylem, ‘Erdoğan’ın diktatörleştiği, tek adam haline geldiği ve partinin de onun peşinden gittiği’ fikri olacak. Erdoğan ile parti algısını üst üste getirdiklerinde, özdeşleştirdiklerinde millet katında destek umacaklar. Partiye vurunca Erdoğan’a zarar verecek, Erdoğan’a vurunca da partiyi yıpratacaklar.

Ak Parti, Erdoğan – Davutoğlu ikileminde kalmaya zorlanacak, kadrolar bu ince çizgi üzerinde siyaset yapmak durumunda kalacaklar. Seçim döneminde ortaya çıkacak kırılgan zemin, hassas dengelerde bir zafiyet seçim sonrasında partiyi ve cumhurbaşkanını zora sokacak.

İkincisi, ‘Ak Parti milletten uzaklaştı, reformcu kimliğini kaybetti’ diyecekler. AB ile ilişkilerden tutun da uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan sorunlu alanlara kadar her şey Ak Parti hanesine negatif olarak yazılacak. 13 yıllık iktidar yorgunluğu ve devleti aşırı yüceltme refleksini de kullanmak suretiyle Ak Parti seçmen nazarında sıkıntıya sokulmak istenecek.

Üçüncüsü, ‘Ak Parti seçmen iradesine saygı göstermedi, koalisyona yanaşmadı’ diyecekler. Yapılan görüşmeler, sürdürülen müzakereler toplumun dikkatinde kaçırılacak.

Dördüncüsü ‘seçim hükümetinde HDP ile aynı çatı altında siyaset yapılması’ kullanılacak. Ama Tuğrul Türkeş’in ‘evet’i MHP’nin kozunu elinden almakla kalmadı, MHP’yi ciddi derecede köşeye de sıkıştırdı.

Beşincisi, ‘Çözüm Süreci ve terörle yapılan mücadele’ dillere dolanacak.

Sağcı ve milliyetçi seçmene ‘Kürtlere bu kadar taviz verildi, her türlü istekli kabul edildi’ denecek.

 Solcu ve Kürt seçmeneyse ‘demokratik haklarınız göz ardı edildi, Kürt kimliği reddedildi’ denilecek.

‘Çözüm süreci oyalama süreci olarak kullanıldı’ denilmek suretiyle doğu ve güneydoğu kökenli seçmenin Ak Parti’ye karşı cephe oluşturması sağlanacak. Böylece Ak Parti tarafından dillendirilen ve partinin en büyük kozlarından biri olan ‘Türkiye partisi’ olma iddiasının altı boşaltılmaya çalışılacak.

Altıncısı, şehit cenazeleri istismar edilecek. Yurt savunmasında görev alan ve canlarını feda eden kahraman evlatlarımızın kanı üzerinden siyaset yapılabilecek. Benzeri uygulamayı HDP, terörist cenazelerinden yola çıkarak yapmaya çalışacak.

Yedincisi, düşük gelir gruplarından farklı sosyal ve ekonomik kesimlere yapılacak uçuk, kaçık vaatlerle kafaları çelinecek, umut aşılanacak. 7 Haziran seçimlerinde muhalefetin ekonomik vaatlerinin toplumda belli bir karşılığının olduğu görüldü. Özellikle emekli ve düşük gelir grubundan kişilerin yaşadıkları mahallelerde Ak Parti’nin belli miktarda oy kaybettiği anlaşıldı.

Başkaca iddialar da zikredilebilir.

Ama ana tartışma zemini bu minval üzere olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi