‘Kraliçe öldü, yaşasın Kral’
Kraliçe denilince akla sadece İngiltere Monarkı geliyordu. Şahsiyeti, ilişkileri ve konumu hep tartışıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, yani dünya düzeninin şekillenme döneminde tahta çıktı.
Zira Amcasının olaylı biçimde tahttan çekilmesiyle babası Kral olmuştu. Babasının ölümüyle sıra ona geldi.
İngiltere tarihinin bu görevi 70 yıl boyunca, en uzun süreyle sürdüren Kraliçe’sinin başka pek çok özelliği bulunuyordu.
56 bağımsız devletten üyesi olan İngiliz Milletler Topluluğunun başı olması yetmezmiş gibi, aynı zamanda 14 devletin de resmen devlet başkanı idi. Bunla BM üyesi de olan bağımsız devletler, yani Kraliçe sadece Birleşik Krallığın değil BM’de oy hakkına sahip Jamaika, Belize ve Barbados gibi ülkelerin de kraliçesi idi.
Hani, BM oylamalarında adını, sanını duymadığımız ancak birlikte oy veren devletler var ya, onlar da Kraliçe’nin devletleriydi.
14 ABD Başkanı, 15 İngiltere Başbakanı ile çalıştı. Küresel sistemin sürekliliği Kraliçe sayesinde sağlandı.
İngiliz Milletler Topluluğu üye devlet liderlerinin tamamı onun önünde diz çöktü, bağlılıklarını ilettiler. Otoritesini tanıdılar.
Sistemin sürekliliğinin sorumluluğunu üstlenmek az bir sorumluluk değildi.
İşine özeni, kararlılığı ve dikkatleriyle İngiltere’yi başta eski sömürgeleri olmak üzere kimsenin gözünde aşağılanmadan belli bir konuma getirmeyi başardı.
Aslen 18. YY’ın başlarından beri tahtta olan Alman, Hanover Hanedanından.
1917’de Hanover Hanedanı ismini, Windsor Hanedanı olarak değiştirdiler. Alman görünmek istemediler.
Aslında İngiltere’deki Alman bağ(lantıs)ı çok konuşulmaz ama Anglo – Saxon dediğimiz toplumun isminde geçen Saxon kelimesi, Alman Prensliklerinden Saxonya’dan başkası değil.
İngiltere, Kraliçenin katkılarının farkında. Yürütmüş olduğu kamu hizmetinden bahsediyorlar; başımızda monarktı diye şikâyet etmiyorlar ama hizmetlerine vurgu yapıyorlar.
Babası Kral olduğu için Kraliçe oldu. Kocası Kral olduğu için Kraliçe olmadı, tahtın sahibi yani.
Arkasından çok konuşulacak. Söylenenlerin bazıları sağlam temellere dayanmayan rivayetlerden ibaret. Ancak, söylenmeyen şeyler de var.
Avrupa monarşileri zaten zor zamanlar için muhafaza ediliyor. Mesela 2010-2011 yıllarında 510 gün hükümetsiz kalan Belçika’da Kral bir adım öne çıkarak kamusal sorumlulukları yürütmüştü. sembolik olanlar bile ‘bir gün lazım olabilir’ gözüyle bakılıyor ve ‘yedekte’ tutuluyorlar.
İngiltere Kraliçesinin sorumlulukları arasında Commonwealth gibi müthiş bir misyon da var.
Bu yaz Oyunları da yapıldı. Onlarca devletten, binlerce sporcu Birmingham’da yapılan oyunlara katıldı.
Birlik, beraberlik, dayanış duygusu ve her türlü alışverişin yapıldığı bir ortam sundu Oyunlar. Geleneksel İngiliz spor müsabakaları icra edildi: Kriket, Bowling green, Polo, Golf, Rugby vd.
Ayrıca, bu devletlerin yöneticileri belli aralıklarla bir araya gelir, konumlarını netleştirir, Kraliçeye bağlılıklarını ifade ederler.
Kraliçe Birleşik Krallık için çok fazla anlamı olan bir figürdü. Hatta 2014 yılında yapılan ayrılık referandumunda İskoçlar, Birleşik Krallıktan ayrılsalar bile Kraliçeye bağlılıklarının devam edeceğini açıkça ilan etmişlerdi.
70 yıl tahta geçmeyi bekleyen, 73 yaşındaki Kral III. Charles onun yerini doldurabilir mi, sorusunun cevabı galiba sistem içinde gizlenmiş olan kurumlara bağlı. Genç olmaması kendisini kabul ettirebilmesi için bir avantaj. Onun da farklı hususiyetleri var.
Yeni Kral, Kraliçenin yokluğunu aratmayacak. Zira arkasındaki danışma ve destek mekanizması dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Özel bir ekibi var.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Privy Council isimli, eski başbakanların, kritik bakanlık görevlerini yürütmüş olanlardan kişilerin ve devlet için önemli görelilerinin bulunduğu Konsey yeni Kral’a sadakatlerini gösteren bir belgeye (Proclamation) imzalarını attılar.
Yeni Kral’ı ilan ettiler.
Dünyada Pasaportu olmadan her yere seyahat edebilen tek kişi olan Kraliçe öldü. Yeni Kral tahta oturacak.
İngiltere Monarşisini yakından takip edenler, dünya siyaseti ve dengeleriyle, küresel sistem ve ilişkilere dair işaretleri oradan alabilirler.
Son olarak; 1990 – 1997 yılları arasında Başbakanlık yapan John Major’dan bir anekdot: “2012 yılında tahta çıkışının 60. Yılı, Elmas Jübile nedeniyle toplanan bağışları nasıl kullanmamız gerektiğini majestelerine sordum. Commonwealth ülkelerinde genç lider adaylarını eğiterek, iktidara hazırlamak için kullanalım’ cevabını verdi.