Esra Akyol
Esra Akyol Komşuda pişer bize de düşer

Komşuda pişer bize de düşer

Günümüzde belki de değerini en çok yitiren kavramların başında geliyor komşuluk. Şehir hayatı, yoğun iş temposu gibi bahanelerin arkasına sığınarak bitiriyoruz komşuluğu. Oysa eskiden köy hayatındaki iş temposu çok daha yoğundu. Ama insanlar yinede komşularına zaman ayırıyordu. Eskiden köyün bir ucundan diğerine komşuluk yapılırken şimdi aynı apartmanda yaşayan ama birbirini hiç tanımayan o kadar çok insan var ki. Gerçi birbirini tanısalarda tahammülsüzlüğün sınırlarını aşan komşular türedi. Komşusunun engelli çocuğunun sesine bile dayanamayıp satırla ev basan komşular... Komşu komşunun külüne muhtaçken şimdi sesine bile dayanamıyor.

Dinimizde de çok önemli bir yeri vardır komşuluğun. Komşu hakkına ve paylaşmaya önem veren Peygamberimiz (SAV); "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyerek dinimizde komşuluğun ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Oysa şimdi hangi komşumuz aç hangi komşumuz tok bilmiyoruz. Çünkü artık kimseye çat kapı gidilmiyor. Bir kaç gün önceden haber vermemiz gerekiyor. Haber verelim ki komşumuz şöyle bir dip bucak temizlik yapsın. Çeşit çeşit ikramlıklar hazırlasın ki gelenlere mahcup olmasın, ' hiçbir şey yapmamış'demesinler. Bu hazırlıklar için belki günlerce çocuklarıyla, eviyle ilgilenmeyenler var. Neden? Konu komşuya rezil olmamak için. Yani artık komşu bir ihtiyacın olduğunda yardımlaşabileceğin, dar gününde yanında olan, düğününü yapan, cenazeni kaldıran, çocuğunu emanet edebileceğin kişi değil; arkandan konuşan, açığını arayan, dedikodu kazanının kaynadığı bir müessese haline geldi.

Kim aç kim tok bilmiyoruz dedik ya; işte kimseye çat kapı gidilmediği için komşumuzun gerçek ve en doğal halini göremiyoruz. Mükemmel görünmek için kimbilir ne kadar sıkıntıya girdi bilmiyoruz. Komşumuzun ihtiyacı olduğunu bilsek de ayıp olmasın diye utandırmamak için yardım da edemiyoruz. Eskiden geceleri gizli gizli kapılara bırakılırmış erzaklar komşuları gücendirmemek için.

Atalarımız komşuya o kadar önem vermişler ki oturduğumuz çevrede komşuların nasıl olduğunun önemini vurgulamak için " Ev alma komşu al" demişler. Oysa şimdi ev alırken komşulara değil; oda sayısına , lüks olmasına, muhitinin iyi olmasına bakıyoruz. Komşulara bakmadığımız için bir gün gelip gürültü oldu diye satırla kapımıza dayanan komşularımız oluyor.

Günümüzde unutulan komşuluk hakları ile ilgili Peygamberimiz; "Komşunun komşuya o kadar hakkı vardı ki herhalde komşu komşuya mirasçı kılınacak dedim" diyerek İslamın komşu haklarına verdiği önemi anlatıyor. Peygamberimiz yine bir hadisinde " Komşusu elinden, dilinden emin olamayan kişi mümin sayılmaz." diyor. Eskiden bir kız istendğinde damadı araştırmak için nasıl biri olduğu komşulara sorulurdu. Çünkü en doğru bilgi komşulardan alınırdı. Ama bu zamanda damadı komşulara sorsanız köstek olmak için iyiyse de kötü derler.

Apartman hayatı komşuluğu öldürmeden önce 'komşuda pişer bize de düşerdi'. Komşunun yaptığı yemeğin kokusu burnumuza kadar geldiyse artık o yemekte bizim de hakkımız var demektir. Oysa şimdi bir apartmanda 25-30 daire olduğunu düşünürsek hangi yemeğin kokusu nerden geliyor belli değil. Yani kime khakkımız geçti kimde hakkımız var bilmemiz mümkün değil. Ama biz yine de her şeye rağmen komşuluğu yaşatanlardan olalım. Yaşatalım ki çocuklarımız da yaşasın ve yaşatsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi