Kapitalizmin ölüleri
Gogol’un ‘’Ölü Canlar’’ romanının riyakar kahramanı Çiçikov’un, kasaba kasaba dolaşarak çiftliklerin ölmüş işçilerini (serfler) satın(!) almak üzere Manilov’lar ailesinden sonra uğradığı Nastasya Petrovnav’ın çiftliğinde, ölü işçiler için giriştiği pazarlığa; Petrovnav’ın yarı şaşkın saflığıyla ‘’doğrusu anlayamıyorum. Ben şimdiye dek hiç ölü satmadım ki’’ diye verdiği karşılığının altını çizerken; içimde insanlık adına bir şeylerin ayağımın altından kaybolup gittiği hissine kapıldığımı unutmadım; yazarın dramatik ironi anlatımına rağmen.
Şuurun donduğu, damarların tıkandığı, nefesin boğulduğu anlar vardır ya insanda; evet evet şoku da şoklayan bir zehirlenme(septisemi) haliydi yaşadığım.
19.yy.kapitalizminin ( o dönemde Rusya’da Avrupai anlamda bir kapitalizmden söz edilemez ama finansal değerin geldiği yer itibariyle) bugün de devam eden insani yolculukta hep artı değerlere (özelde İslam’a) vuran katran parçalarını ölülere kadar sıçratarak; bir heykelden daha cansız olduğu halde kendisini diri zanneden leşlerin onursuz duruşu; onu sorgulamamız için yeterlidir.
Nasıl bir ruhsal bağlantı kurduğumu hatırlamıyorum ama Mete Gündoğan’ın IMF heyetine, bağımsız milli bir ekonomi politikası (adil düzen) uygulayacaklarını anlatınca şaşırdıklarını, başbakan rahmetli Erbakan Hoca’ya anlatınca tebessüm ederek; ‘’söyle onlara para her şey değildir’’ sözündeki Müslümanın imanına gönderme yapan teslimiyette ki özgüvene paralel olarak; Peygamberimizin,(S.A.V.) kendisine Yahudi cenazesi olduğu söylendiği halde ‘’biliyorum ama o da bir can taşıyordu’’ diyerek ayağa kalkıp saygı göstermesi arasındaki üçlü (can-iman-ölüm) ilişkinin yaşayan kapitalist ölülerde meydana getirdiği metafizik mağlubiyeti görmüş olmanın mutluluğuyla Müslüman bir ülkede yarattığı için Allah’a(C.C) milyonlarca kez şükrettiğimi hatırlıyorum; bugünkü tazeliği içinde.
Kapitalizmin küresel baronları, dolar hariç hiçbir şeyi sevemezler. Teorileri, bilimsel çalışmaları, kurguları, disiplinleri, dinamikleri, görsel ve yazılı medya organlarıyla bir tek değerin peşindedir. Finansı, ölüm makinesi gibi kullanarak dünya egemenliği, dünya hakimiyetini ele geçirmek. ‘ ‘Bu güç ben de olduktan sonra kanunları kimin yaptığı veya ülkeleri kimin yönettiğinin önemi yoktur’’ derken finansal gücü kast ettiklerini tabi ki biliyoruz ama burada duracaklarını veya durduklarını zannetmek gibi bir yanılgı, kapitalizmi veya kendisinin ürettiği diğer ideolojileri anlamamızı kısırlaştıracaktır ki; bu da onların istediği gizlilik prensibine hizmet etmektir.
Burada duracaklardı da; onları en iyi tanıyanlardan birisi olarak Texe Mars hem Müslümanlara, hem Hristiyanlara (kendisi de iyi bir Hristiyan)hatta gerçek Musevilere ‘’bunlar yeryüzünden dini yok etmek, Allah’ı(C.C) vicdanlardan söküp atmak istiyorlar. Uyanın artık’’ diye sayfalarca neden yalvarırcasına yırtınıp duruyordu?
Güncelleyerek söyleyelim: korona virüsünü üretip (evet üretip) dünyaya saldıktan sonra oluşacak 2 trilyon dolarlık ilaç pazarı doğrudur ama aynı zamanda bir alegoridir. Bu alegorinin perde arkasını göremezsek, insanlığı ruhen öldürüp dünyayı kontrol etme ve Allah(C.C) korusun dinsizleştirme niyetlerinde kayboluruz. Ancak biliyoruz ki kapitalizm psijik anlamda ölü olduğu için öldürmeden yaşayamaz; öldürür, sonra satar. Selamlar.