İstikrarsızız!
Güzelim ülkemizin ve ülke insanımızın yaşadığı en büyük sorunlardan birisi de istikrarsızlık. Her şeyi ben bilirim ben yaparım şöyle mahirim, böyle yetenekliyim deyip de hiçbir işi tam manasıyla ve düzenli bir şekilde yapamayan insan sürüleriyle dolu etrafımız.
Atalarımız ne güzel söylemiş, lafla peynir gemisi yürümez. Çalışıp, çabalayıp ortaya bir ürün koymayız ama ya yerimizde sayar ya da balçığa saplanmış patinaj yapan araç gibi debelenip dururuz. Hatta patinaj yapa yapa yontulan lastiklere benzeriz.
Şimdi bol keseden atar, bol bol konuşur, sadece kendimizi yıpratırız. Ağustos böceği misali ele avuç açar, sıkıntılı hayat geçiririz. İstikrarsızlığın sonu hem herkese bağımlı hem de başkalarının güdümünde hareket etmekten öteye götürmez bizi. Başka da çaremiz yoktur zaten.
Ne yazık ki bizim lafla peynir gemisi yürütme çabamız sadece topluma değil, devletimize, fabrikalarımıza, eğitimimize, neredeyse bütün sektörlerimize ur gibi sirayet etmiş durumda. Biri Avrupa devleti diğeri uzak doğuda iki devlet bunlar çok yakın tarihlerde ağır yenilgi ve hezimetlerden çıkmışlardır. Lakin bu iki devlet süper devletler arasına girmişler, ekonomik ve teknolojik açıdan da çok yol kat etmişlerdir.
Allah, ben çalışan kuluma karşılığını veririm demiyor mu?
Mesela Avrupa devletlerindeki mesai anlayışı ya da dakiklik neden bizde yok? Oysa biz Müslümanız, vaktimizi de namaz saatlerine göre planlamamız gerekir. Neden her programa geç kalır, ya da programları belirtilen saatte başlatamayız.
Avrupalılar sabah 05.30//06.00 da toplu ulaşımda karşılaşınca yarın daha erken ol ibaresini kullanıyorlar, bizde saat: 09.00 günaydın oh ne ala memleket.
Atalarımız dememişler mi, ‘Erken kalkan yol alır, erken evlenen d*l alır’ diye.
Atasözlerimize bile azcık itibar etsek her şey çok farklı olacak aslında.
Biz Müslümanların bu güzel ülkemizde huzur ve refah içinde yaşayabilmesi için çok çalışmamız gerektiğini, üretici konuma geçmemiz gerektiğini bilmemiz gerekiyor.
Türkiye'de hepimiz şuna inanmalıyız, çalışmak, üretmek ve istikrar… Bu üçlüye inanarak çalışırsak bize kafa tutacak devlet yoktur inanın. Bizdeki cesaret onlarda yok çünkü. Ama onlardaki azim, istikrar ve üretim de bizde yok ne yazık ki! Eğer biz bunları yaparak müreffeh olursak ne Avrupa Birliği’ne gerek kalır, ne ABD’ye ne Rusya’ya. Hem İslam dünyasında, hem bölgemizde, hem de Ortadoğu da ve Balkanlar da daha çok söz hakkına sahip oluruz.