Cem Ali Yaman

Cem Ali Yaman

İki Çıplak Bir Hamama Yakışır!

İki Çıplak Bir Hamama Yakışır!

İnsan benzer kuşların bir arada olması kadar bir benzerlikle bir arada oluyormuş bunu bir kenarda tutalım beyin üzerine yapılan incelemelerde zihnin bilinç dışı çalışma prensibi bizi bir araya getiren önemli veritabanını oluşturmaktadır. Buna ilave olarak birey ve toplum hassasiyetleri, gönül ortaklığı, sosyokültürel ihtiyaçlarla birlikte sosyoekonomik sebeplerde önemli faktörler arasındadır. İnsanın davranışları, sosyal davranımı sosyolojiyi var eder. İnsan bir araya gelerek duygusal zihinsel inançsal bedensel sosyokültürel sosyoeğitim doyumunu ihtiyaçları ve arzuları doğrultusunda gerçekleştirir. Hangi amaçla neyi hedeflediğini bilerek ya da bilmeyerek uğruna sürdürdüğü şeylerle var olur. Hayatını şekillendirdiği düsturlar, bir başka insanla ve nesne ile olan münasebetinin belirleyicisidir. Hacı hacıyı Mekke de hoca hocayı tekkede deyyus deyusu dakkada bulması insanın düşünce ve gönül dünyasının bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim sırrınca da ifade edilebilir. 7 den 70 geçerli bu kural kendimizi bilmemiz ve inşa etmemizde önemli bir referanstır.

Kemiyetin keyfiyetin önüne geçtiği bir dönemde şeklin manaya tercih edildiği bir zamanda hayata dair dertlerimi kelimelerle anlatmam zorlaşıyor. Olsun zorlaşsın! Zorda güzellik var demiştik. Zor olanı kıymetlendirmiştik! Bazı meseleleri izah ederken bir sözün ardına ve arkasına bakarak izah etmenin bilincini taşımaktayım. Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı mottosu ışığında çokça düşünüp bir o kadar azca yazmanın disiplinindeyim. Kelimelerle oynaşmak yar koynunda sırnaşmak kadar dertli bir şey! Acaba üzer miyim acaba kırar mıyım telaşı hayat yükümü artıra dursun okumak ve yazmak bana bir şey kazandırdıysa da benden bir şey de alıp götürdü. Bu götürüş sonbahar da yapraklarını döken çiçeklerin bir sonraki ilkbahara hazırlanan bir ağacın başına gelen hadiselerle benzerlik içeriyor. Allah’tandır deyip sustum. Hayat her an yaprak dökümü! Allah baharımıza iyilik versin, dökülenler ne varsa daha güzeline tebdil etsin. Bize ait olanları seçme becerisi ve iradesi ile hayatımızı inşa etmeyi nasip etsin. Biz biliriz ki tedbir tevekküle mani değil. Yine biz biliriz ki takdir sukuta sukut taktire yakışır.

Peki ben neye yakışıyorum. Sen neye yakışıyorsun? Can kırıkları ile çevrelendiğim bir zeminde kaçı bana ait kaçı zihnime gönlüme dayatmalar halinde işte avuçlarım başımda ellerim yüzümde kendime soruyorum. Yalnızlığa serenat ettiğim saatlerde kimde ne kadarım kim bende ne kadar sorguluyorum. Bu sorgulama zihnimin diriliğini görme arzusu. Kafam karışık gibi gözüküyor. Şairi dinliyorum karışık kafa iyidir diyor bir kafanın olduğunu anlarsın! Hayatı anlamlandırma gayretime bir gül bırakıyor gül bülbüle yakışırken tekrar soruyorum ben kime yakışıyorum bugüne kadar neler bende iki dirhem bir çekirdek neler bende yazda ayaz keskin cevap vermek yerine kendimi ve çevremi tanımanın gayretini sürdürüyorum. Dört elle sarıldım hayatıma heybemde ne var ne yok çek ediyorum. Aklım başımda iradem ellerimde bu bilme süreci hatalarımın yanlışlarımın varlığından doğuyor. Sahip olduğum şeylerin hangisi bana ait hangisi başka bunu görebiliyorum, belki de büyüyorum. Adına olgunlukta derler. Büyümek seçmektir derdi bir büyüğüm. Bana seçtiklerini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. İradem ellerimde herkesi ve her şeyi birbirine yakıştırdıkları o gizemli dehlizlerde o çıkmaz sokaklarda önemli olan senin seçimlerin, iraden, gönlün diyen seslere doğru eviriliyorum. Seçebilmeyi bana bahşeden bir rabbe şükürle yöneliyorum. Can kırıklarım, deliksiz uykularım, dostlarım yalnızlıklarım kısaca hayatım seçimlerimle ilmik ilmik nakışladığım dünyamı var ediyordu. İrade irade irade rüzgârına kaptırıyorum kendimi. Çocuksu heyecanlarımı, heveslerimi, geride bırakıp ciddi meselelerin dizleri dibinde var olma telaşı ile dünü bugünü ve yarını iradeliyorum. Bir anın içinde sonsuzluk özlemiyle kendimi ve çevremi irademle dizayn ediyorum. Bu ilahi kadere meftun halim kim olduğumu ve neye sahip olduğumu aynalıyordu anlıyorum. Neye yakıştığımı kiminle nerede ne yaptığımı eksiliklerimi ve fazlalıklarımı, cesaretlerimi korkularımı, dostlarımı düşmanlarımı, örtülerimi ve çıplaklığımı yaşıyordum.

Deli deliyi dakkada bulduğu bir sosyal boşlukta yaralarıma şifa arıyorum. Şems mi yoksa Mevlana mı düşünmeksizin şiiri, kitabı, imanı, sanatı, ruhsal eylemi, dirilişi, hareketi yaşamanın bilinçli arzusunu kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan felsefesi ile yarınlara taşıyorum. Ya ben güzel seçimler yaparak hayatımı güzelleştireceğim ya da bir savruluşun türküsünü seslendireceğim. İradem aklım ve kalbimi neyle beslerlersem süreç o yönde gerçekleşecek belki o müjde ile öleceğim. Sadık mıyım sadıklarla mıyım bunu göreceğim. Bunların tamamını ince bir zihin süzgecinden geçirdikten ve gönül dünyasında damıttıktan sonra irademin bir meyvesi olan hayatımı iyiliğin ve hakikatin gölgesine yakıştığını düşlüyorum. Bunu kimi zaman yazarak kimi zaman susarak kimi zaman da yanlıştan dönen doğrularımla gerçekleştiriyorum. Hülasa Hak eden hak ettiğini bulacak! Buluyor da.

Sen ben biz seçtiklerimizin veya seçemediklerimizin yakışanını insanlara havale etmeksizin hakikate sevk ediyoruz. Kimin neye ne şekilde yakıştığına hayrı ve şerri var eden bilir buna inanıyoruz. Biz irademizi bilelim neye yakışmak istediğimizi bilelim kendimizi bilelim elbet bir şey yakışacaktır şayet hamam yolcusu değilsek. O da bir seçim en nihayetinde oda bir yakışandır ayrıca çıplak geldik çıplak gideceğiz de diyebilirsiniz. Dediğim üzere iradeniz ve mesuliyetinizin olması bir şeye yakıştırılmaktan daha eftal daha da kıymetli olacaktır. Son olarak elbet bir şeye yakıştık! Bilinçli boş sayfaları bilinçsiz satırlara değiştiler. Sanırım bizi de dünyaya yakıştırdılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Ali Yaman Arşivi