Candan Cana
Kervan;
Kalabalıktan yüzyıllara yükselen bir ses bir Nida!
O’ burada
Yeşeren bahar
Çağlayan ırmak
Yükselen ay
Parlayan güneş burada!
Yıldızları kamaştıran güzellik burada!
Gözler şaşkın,
Gözler nemli
Kulaklar keskin
Karıncaları işiten kulaklar
Onun sesiyle dilruba
Dikkatler pür dikkat..!
Yürekte derin bir sessizlik,
Nefeste derin bir ürperti
Karanlığı çatlatırcasına
Sabahı doğururcasına
Soluk soluğa
Ruhlar çığlıkta!
Zaman, canını arıyor !.
Heyecan ve kalp atışları dayanmıyor!
Sabrın tükenişi kıyameti zorluyor!
Adımlar vakur
Baş, duruş vakur
Bekleyiş, Sur’a davet!
Kıyameti sustururcasına
Sessizlik, şecaatin kollarında
Artık hakikat! O’nun varlığında
Saygı gökyüzüne ulaşmış.
Saygı her hali ile saygınlığa bulanmış
Rüya, kâbustan uyanmış
Her nereye baksa aydınlanır karanlıklar
Zulmün şakağında
Mazlumun ahın da
O’nun kalbi var
Kervan, kaybettiğini bulan seyyah
Coşku, neşve ihtişam
Edep her hali ile kucaklıyor canı
Kanayan yaralar Onunla diniyor
Kayboluşlar son buluyor
Çocuk ya bu.! merakı dillerde..!
Yüreğinden dökülen inci mi yoksa mercan mı?
Sen söyle hayat! O’nun varlığı koca bir heyecan mı?
Hangi vuslat bu kadar heyecanlı
Baba, baba
Bu gelen de kim?
Bakışları, ruhumu kafesten uçuruyor
Dünya yerinden oynuyor
Yüreğim Onunla atıyor!
Bir anki asra bedel
Bir anki ölüler diriliyor
Bir anki benlik varlığını buluyor
Baba yutkunuyor baba evladına umudu yutkunuyor
Yorgun ruhlar Onu görünce şahlanışta
Yüz mütebessim, ciddiyet gönülden düşmüyor
Toprakların sıcaklığından mıdır?
Yoksa güneşin öfkesi midir? Bilmem! Bilemem!!
Lakin serinlik, yaklaştıkça ötelerden gelen, bedenlere inen ferahlıkta
Her karanlığın ardından O
Her yokluğun ardından bir var oluş O
Her zerrenin şemsi O
En güzel terennüm O
Bitmeyen şiir O
Sonu gelmeyen, gelmesi istenmeyen O
Vücut bu! suya hasret, aşa hasret
Yangındaki sineler Ona hasret
Beden matlubunu arıyor.
Kayıp yüzler Köle çehreler Efendisini arıyor.
Ve bir ses!
Bir muştu
Bir muhabbet
Bir Aşk
Bir Çare
Taş sinelere gül
Güle Bülbül
Bülbül’ün ahuzarına
Ney
Neyde Nefes
Ölümü terbiye eden ses!
Esselamu Aleyküm!
Ben Allah’ın kulu ve elçisi Abdullah oğlu Muhammed (sav)!
Kervan ağlamaklı,
Dinen feryadın, kabul olan duanın parıltısı bu
Gözlerde umudun dirilişi
Yarınların bitmeyin gülümseyişi bu
Susuzluğun pınarı
Kanayan yaraların şifası
Dünyanın hayatı
Hayatın da hayatı
Sonsuzluğun anahtarı
Varlığın anlamı O
Sese karışmış bir kere hüzün!
Çilede halvet
Yitik akılları Ona havale et
Hüzün ki bahar cıvıltısı
Gökyüzünden de berrak
Toprak kadar
Arşı kucaklayan samimiyet
Yüreklerden, dillere damla damla incelik
Zerafet nezaket letafet
Her hallerinde ayrı bir asalet
Sözcükler halde haller bakışlarda bakışlar o kurban başlarda
İncitirsek kainat incinir korkusu
Yarabbi zifiriyi çatlatır bunların kokusu
Gökteki yıldızları imrendirir
Putları yere serdir.
Ve çocuk
Kahramanlıkla bezenmiş
Kalbinde gördüm ki yalnızca Onun varlığı yücelmiş.
Bakalım gönülden ne söylemiş?
‘Anam Babam sana feda olsun Ya RasulAllah’
İstemem
Şarkılar büyütüyorum, göğü kıskandıran şarkılar
Gökyüzü inmiş kollarıma, istemem gayrısı sizin olsun