Bilen Konuşmaz Konuşan Bilmez!
Bu kıymetli sözün üstadı Çinli yazar Lao Tzu. Kıymetli sözün, doğu batı fark etmeksizin dünya bahçesinde yeşeren önemli bir hakikat olduğunu söyleyebiliriz.
Konumuz söz gümüşse sukut altın niteliğinde. Herkesin her şeyi bilme telaşında olduğunu ya da herkesin her şeyi bildiğini sandığı bir düzlemde benim konuşanlar bilmez iddiam ve Lao Tzu’yu buna şahit tutmam tesadüfi bir duruş olamaz. Dünya da olup biten hadiselerin perde arkasında gülümseyip ısıran bir gevezeliğe duyduğumuz ıstırabın neticesidir. Bunu dile getirmekte gönlümüzün çığlığındandır der susarım.
***
Konuşuyoruz beyim parkta bahçede sokakta iş yerinde camide havra da kilisede okulda mahallede sokakta her yer de konuşuyoruz. Bazen tartışırcasına bazen yok sayarcasına haklı da olsak haksızda olsak konuşuyoruz. Dertleşirken de konuşuyoruz sevişirken de konuşuyoruz. İki kulağa bir ağza rağmen dinlemeksizin konuşuyoruz. Dilini tutan kurtuldu diyen bir peygamberin dilini kelimelere rapt eylemiş bir ümmeti olmuşuz konuşuyoruz. Niçin? Bütün bu konuşma deb debesi niçin?
***
Çok laf yalansız çok para haramsız olmaz diyerek konuşmalarıma çeki düzen veriyorum. Paylaşmak güzeldir biz her güzeli en güzelden biliriz. Sizin ne söylediğiniz karşınızdakinin anladığı kadardır. Anlaşılmak hepimizin ihtiyacıdır. Anlaşılmazlığın her yanımızı kuşattığı, anlayışsız insanların her yerimizi işgal ettiği bir zamanda meramımın anlaşılmamasından korku duyuyorum.
Fakat ademoğlu hafv ve reca arasında yani korku ve ümit içerisinde bir yerdedir yahut bir yerde kalmak zorundadır. Lafu güzaf etmek! Peynir ekmek gibi tüketile dursun, dijital medya ve televizyonlarda 3-5 kelime lakırtısı nobranca kulaklarımıza dayatılsın sessizliğin iyileştiriciliğine sığınmaya devam edeceğim. Konuşarak geldiğimiz yolları susarak geri dönmeye razıyım. Susmamda bir bilgiçlik havası sezebilirsiniz. Benim meramımı nefsimden bilebilirsiniz düzgün diksiyonuma rağmen konuşmaya karşı bir cephe açtığımı da düşünebilirsiniz.
Lakin benim canda kırık hadiselerim sizlerin vicdan muhasebesinden geçip, inanç terazinizde tartılarak bir kimliğe büründüğünde sessizce maksadına ermiş olacaktır. Şayet bir vicdan ve de inanç cevherine sahipseniz.
***
Sözün ve sukutun hikmeti yaşamın kıymeti ve kalitesi ile birlikte var olmaktadır. Sevgili okur! Hikmetli konuşmaların hikmetli susmaktan doğduğunu anlatma telaşım seni ürkütmesin. Konuşmanın zarafeti ve derinliği, içtenliği ve samimiyeti, sade ve anlaşılır oluşu, yargı içermemesi, bilgiçlik taslamaması, onaylanma duygusu gütmemesi, nobran olmaması başka bir ifade ile bilgi değer içermesi, anlamlı ve hakikatli olması, hitabetli olması, birleştirici kucaklayıcı olması, gönülden olması, yapıcı- iyileştirici olması bizim konuşma anlayışımızın temel esaslarını olmazsa olmazlarını oluşturmaktadır.
Fakat işin en derininde yatan hadise ne tam manasıyla susmak ne de tam manasıyla konuşmaktır. Bu meselede özün özü, sesin ya da sessizliğin nerede nasıl ve kiminle olacağı, hikmetli olup olmaması ile ilgilidir. Hikmetli bir konuşmanın abes susmaktan abes susmanın hikmetli konuşmaktan daha eftal olduğunu iddia etmiyoruz.
Sonuç olarak her doğruyu her yerde konuşmanın, her şeyi konuşmanın, bizi bir yere götürmeyeceğini bize bir şey katmayacağını hatırladık. Nitelikli yaşamın az konuşup öz konuşmaktan geçtiğini bir kez daha bildik. Bundan sonrası ümidimizin korunarak güzel konuşanlardan ve güzel susanlardan olma halidir.
Yaşasın her iyi bilenden daha iyi bilen insan! (Yusuf Suresi 76)