Hz. Muhammed’i (sav) sevmek
Kıymetli okuyucularım
Geçen haftaki yazımızda, sevginin Allah tarafından insanoğluna doğuştan verilen bir duygu olduğunu ele almıştık.
İnsanoğlundaki bu sevgi “iradeye dayalı” veya “irade dışı” olabilir.
İrade dışı sevgiler genelde nefse hoş gelen türdendirler.
Mal mülk edinme sevdası, karşı cinse duyulan şehvet-arzu, başkalarının elindekine imrenme, kıskanma… Yani dünyalık her ne var ise onların peşinde koşmak, onları istemektir. Bu uğurda her türlü yolu makûl görmektir. Hiçbir hak ve hukuk gözetmeden, hırsla bunları elde etmek için çabalamaktır.
Birçok insanda da bu irade dışı sevgi vardır.
“Bunlar (imtihan için verilen) dünya hayatının (geçici birer) nimetidir.”
(Âl-i İmrân Sûresi / 14. Âyet)
İnsanlar, Allah’ın verdiği nimetlerden faydalanmalı, helâlinden servet edinmeli fakat onların kulu kölesi olmamalıdır.
Başta Cenab-ı Hakk’ı sonra da O’nun habibi olan Hz. Peygamber Efendimizi (sav) sevmek, iman etmeyi, sâlih ameller işlemeyi, mü’minleri, insanları, tüm canlıları ve yaratılmışları Yaratandan ötürü sevmek ise (nasibe bağlı olarak) iradeye dayalı sevgidir.
Bizleri nimetleriyle rızıklandıran, kalplerimizi iman gücü ile süsleyen yüce Rabbimizi sevmeliyiz.
Sevgi öyle kuru kuruya seviyorum demekle olmaz, olmuyor.
Özveri ve fedakârlık, sabır ve tahammül, itaat ve sâlih ameller ister.
Kâmil iman nedir?
Allah’ı seven bir mü’min O’nun emir ve yasaklarına uymalı, yazılan kaderine razı olmalı, verilen nimetlerine şükrünü eksiltmemelidir. Tüm bunlar, Allah’ın kendisine bahşettiği imanın güçlü olmasına vesile olacak hallerdir.
Seven mü’min itaat eder ve görevlerini itina ile yerine getirip, O’na olan sevgisini hayatına nakşeder.
Çünkü sadece güçlü bir imana sahip olur ve bunu korumak için çabalarsak Rabbimizin rızasına kavuşabilir, dünya ve ahiret saadetine ulaşabiliriz.
“Hakiki iman edenlerin Allah’a sevgisi ise daha kuvvetli ve içtendir.”
(Bakara Sûresi / 165. Âyet)
Allah’ın sevgisine mazhar olmak isteyen bir mü’min O’nu sever ve O’nun emrettiği yolda hiçbir fedakârlıktan sakınmaz, sakınmamalıdır. Aksi halde “Allah’ı seviyorum” sözü sadece kuru bir ifadeden ibaret kalır.
Allah’ı gerçekten seversek her şeyi Allah için sevmeye başlarız.
Baktığımız her şeyde O’nu görmeye, alan elin de veren elin de O’nun olduğunu idrak ederiz. Allah sevgisi kadar güzel bir sevgi yoktur.
Sevgi, ölü bir köpeğin dişlerinin güzelliğini bizlere gösterir.
Bu davranışlar da kâmil imanın bir sonucudur.
Önderimiz Hz. Muhammed (sav)
Allah’ın Sevgisine giden yol sadece Allah’ın emirlerine uymakla bitmiyor. Allah’ın insanlığa gönderdiği Hz. Muhammed (sav) sevmekten geçer. Allah, bizi sevmesini, bizim Peygamber Efendimizi sevmemize bağlamıştır.
(Ey Resûlüm!) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”
(Âl-i İmrân Sûresi / 31. Âyet)
Allah’ı sevmenin ölçüsü de O’nun emirlerini içtenlikle sevmek, yakın ilgiyle onları yerine getirmek, Resûlü’nün sünnetine uymak, prensiplerini örnek almakla ve yaşantımızın ne kadarında tatbik ettiğimizle ortaya çıkacaktır. İşte Allah, bu ölçüye bağlılığımız miktarında bizi seveceğini ve mağfiret edeceğini vadetmektedir.
“Resûllah’a itaat eden Allah’a itaat etmiş olur, yüz çevirenlere gelince seni onlara bekçi olarak göndermedik.”
(Nisâ Sûresi. 80. Âyet)
Geçen yazımızda, Allah’ı Sevmek için O’nu tanımamız gerektiğini dile getirmiştik. Şimdi de aynı şekilde Peygamberimiz (sav)’i sevmek (O’nun sünnetine uymak) için O’nu tanımamız ve tasdik etmemizin şart olduğunu dile getirmeliyiz.
Peygamber Efendimize olan sevgimiz aynı zamanda imanın gereğidir.
“Sizden biriniz beni çocuğundan babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe -gerçek anlamda- iman etmiş olmaz.”
(Buharî, îman,8,I,9)
Ne Allah Sevgisi ne de Peygamber sevgisi sadece kuru sözden ibaret olmamalı.
İnsanoğlu ancak Âyet-i Kerimeler ve Hâdis-i Şerifler ışığında yer alan hükümlere uyarak, uygulayarak bu yolda doğru şekilde yürür, yürüyebilir.
Bu gerçek de Peygamber Efendimiz tarafından Veda Hûtbesinde dile getirilmiştir.
Rehberimiz: Kur’an-ı Kerim
Önderimiz: Hz. Muhammed Mustafa (sav)
Mü’minler için tek ideal örnek ve önder Hz. Muhammed Mustafa (sav) dir.
Çünkü Ahlâkı Kur’an-ı Kerim ahlâkıdır.
Onu seven Allah’ı sevmiş olur.
Ona uyan Allah’a uymuş olur.
Ona itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.
Bu sevgi ve yakınlığı elde edebilmek için de güzel ahlâk sahibi olunması gerekmektedir. Güzel ahlâk da kâmil bir iman ile mümkündür.
Allah bizleri kıyamet gününde Peygamberimize (sav) yakın olanlardan eylesin.
Âmin
Saygı ve duâ ile…