Haz Çağı Hız Çağı
Geçenlerde Said Ercan’ın bir paylaşımını okudum: “Son dönemlerde filmlerde özellikle netflix gibi dijital platformlarda ve You Tube’da hızlandırarak izleme seçeneği veriliyor. Tabi bunun yavaşlatma seçeneği de var fakat bunu kimse kullanmaz iken özellikle gençler arasında hızlandırma seçeneği çok fazla kullanılıyor. Filmlerde durum böyle iken whatsapp bir güncelleme ile bu özelliği ses kaydına da koydu. Üstelik whatsapp’ta yavaşlatma özelliği yok ve filmlerde en fazla 1.5 yani yarım kat hızlandırma varken whatsapp iki kat hızlandırma ile rekor bir ses hızlandırması veriyor.
Whatsapp günlük iletişim demek. Film ve diziler gençlerin olmazsa olmazı. Böyle bir durumda gerçek sesler, hızlandırdıkça bir tacize dönüşüyor. Sesteki ahenk duygu kayboluyor. İnsana özgü bir özellik olan ses herkesleşiyor. Sürekli bu tonda film izleyip ses dinleyen kişiler iletişim olarak gerçek hayatta sıkılmaya, dijital dışındaki iletişimlerde sosyal izolasyon yaşamaya başlıyor.”
Bu paylaşımdan çıkaracağımız sonuç: Hız son dönemde özellikle gençlerin dünyasında olmazsa olmaz bir gerçek. Tıpkı bir makine gibi duygulardan düşüncelerden arınmış bir mekanizma. Ye, iç, eğlen, hayatını yaşa ama hızlı hızlı. Yapmış olmak için yap. Anlamaya çaba harcama. Beynini yorma.
Yakın zamanda bir konferansa katıldım. Konuşmacı hanım, insanların haz peşinde koştuklarını anlattı. Bunu çok güzel bir örnekle sundu. Çocuklar çikolata yemeye asla hayır diyemez. Neden çünkü 300 dopamin salgılıyor. Bu iyi bir şey. Çikolata yiyen mutlu oluyor. Bunun bir üst basamağında internet bağımlılığı yer alıyor. İnternette gezinmek 900 dopamin salgılıyor. Yani çikolatanın tam üç katı. Bu yüzden çocuğa telefon mu istersin çikolata mı dendiğinde birincisini tercih eder. Bir üst basamağa çıkınca başkalarına yardım etmek. Yine çocukları düşünürsek ebeveynlerine günlük işlerde yardım etmekten tutun da tanıdık tanımadık kim varsa yardım isteyene ya da istemeyene yardımda bulunduğumuzda tam 1200 dopamin salgılanıyormuş. Bu beyne giden yüksek miktarda olumlu enerji demek. Bu yöntem çocukların haz mekanizmalarını olumluya çevirmek isteyenler için harika bir fırsat. En üst basamakta ise 1500 dopamin salgılatan bir madde yer alıyor: Zikir çekmek. Evet yanlış duymadınız. Öyle ki niyet ederek hangi zikri çekersek çekelim yüce Allah bizim hormonlarımıza mutluluk salgılatıyor. Ankara’da madde bağımlısı gençleri bir yerde toplayıp zikir çektirmek suretiyle tedavi etmişler. Demek ki insan bağımlısı haline geldiği pis maddeden zikir çekerek temizlenebiliyormuş.
Bu paylaşımdan çıkaracağımız sonuç: Haz insanın vazgeçilmez dürtüsü ama bunu çikolata yiyerek de ulaşabilen insan Allah’ı zikrederek de hazzı hatta gerçek ilahi aşkın hazzını yaşayabilir. Ameller niyetlere göredir hadisi uyarınca niyetimiz halis olarak zikir çekmek suretiyle beynimizdeki mutluluk hormonu fazlasıyla aktif hale gelecektir.
Geçtiğimiz pazartesi akşamı Ahmet Bulut’u ağırladık. O da benzer konudan bahsetti. Hazzı öteleme. Bilhassa çocuklar anneleriyle markete alışverişe gittiklerinde maddi imkanları yerinde olsa dahi ileride çocuğun boşluğa düşmemesi adına her istediğinin yapılmamasını haz öteleyebilmenin erdemli bir davranış olduğunu anlattı.
Bu iki konu haz ve hız bana kelime olarak da duygu olarak da benzer şeyler çağrıştırır. Tekdüzelik, sıradanlık, herkes gibi olma basitliği. Oysa ki yeryüzünün halifesi seçilmiş yegane varlık olan insanoğlu hayatı daha aheste yaşasa, nefsi arzularını bir kenara bırakıp olma yolunda kendini yetiştirse ülke olarak da ümmet olarak da ciddi yol kat ederiz.
Çok beğendiğim bir beyitle bu haftanın yazısını noktalayalım: Erişir menzili maksuduna aheste giden/ Tiz-i reftar olanın payine damen dolaşır