Zaman Tanı
“Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif onu seyr eyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. ne kadar da içten söylemiş.
Zaman öyle bir ilaçtır ki en derin yaraları bile iyileştirme gücü vardır. Şu da bir gerçek ki Rabbim ihmal etmez, sadece imhal eder. Yani mühlet tanır.
Hayatta karşılaştığımız her türlü keder bizi olgun bir mümin kaliteli bir insan yapmaya hazırlıyordur. Hz. Mevlana’nın tabiriyle kilime sopayla vuran kilimcinin gayesi onu dövmek değil, tozunu almaktır.
Bu dünya hayatı insanların tozpembe hayallerini gerçekleştirecekleri eğlenme yeri değil. Her şeyin mükemmel olmasını bekleyen insan büyük bir hataya düşer. Öyle ki şu ihtiyacım da yerine gelsin bu isteğim de hallolsun diye didinip dururken koskoca ömür belki de bir hiç uğruna heba olup gitmiştir.
Şüphesiz dertsiz bir kul yoktur. En keyifli görünen en gailesiz insanın bile kendi çapında sorunları büyük yahut küçük kederi vardır. Çünkü burası dünya. Kelime anlamı aşağılık olan bir yerin mükemmel olması beklenemez. Kiminin ailesi kiminin sağlığı kiminin mesleğiyle ilgili pek çok kişinin de ekonomik sorunları var.
İnsanlar da kısım kısım. Farklı görünüşlerimiz olduğu gibi çok farklı huylara sahibiz. Herkesin kendi düşüncesi diğerine uymayabiliyor. Çok iyi niyetle yapılan bir davranış ne yazık ki feci kötü sonuçlar doğurabiliyor.
Bu hususta Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şöyle buyurmaktadır:
“Allâh Teâlâ, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple Âdemoğullarının, o topraklara izâfeten bir kısmı kırmızı, bir kısmı beyaz ve siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki bir renkte; bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (yâni muhtelif istîdâd, husûsiyet ve karakterde) dünyâya gelmiştir.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 16)
“Bağı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz.
Biz neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz.” der Nabi.
Öyle ki dünyevi işlerin hallolması hep sabırla gerçekleşir. Dünya bahçesinin hem neşesini hem de hüznünü gördük. Hem neşenin hem de hüznün rüzgarını gördük, tecrübe ettik diyor şair Nabi.
Bir meyvenin kupkuru ağaçtan çiçek açıp ham halden olgunlaşabilmesi hep sabırla olur. Minicik su damlasının anne karnında üç kiloluk bebek halini alması dokuz ay sabır gerektirir. Bir sporcunun madalya hak edip birincilik kazanması onun uzun yıllar emek verip çalışmasını gerektirir. Tüm bunlar hep sabırla ve zamanla gerçekleşir.
Unutmayalım ki hüzünden sonra daima sürur gelir. Büyük mükafatlar büyük sabır ve ıstıraplardan sonradır. Miraç mucizesinin cefalı, elemli Taif seferinin ardından ikram edilmesi, olabildiğine çileli Mekke devrinden sonra saadetli bir Medine devrine kavuşmak gibi.
Selam ve dua ile