Şerife Oktar
Şerife Oktar Dolunay ve Yıldızlar

Dolunay ve Yıldızlar

Bir yıldız doğmuş: Dolunay ve Yıldızlar adında. Kitaparası yayınevinden çıkan bu eser fırından yeni çıkmış tazecik kokusu üzerinde, burcu burcu kokan ekmek misali Haziran 2022’de okurlarıyla buluşmak için görücüye çıktı.

Kendisini henüz mini mini bir İmam Hatip talebesi iken tanıdığım çok kıymetli hanımefendi Ayşe Tuba Bakiler Sütdede hocanın kaleme aldığı bir yapıt. Kitap hakkında bilgi vermeden önce yazar hakkında şunu belirtmek isterim. Kendisi, çocukluğumun geçtiği mahalleye Kuran kursu öğreticisi olarak atandığı ilk günden itibaren yıkılmaya yüz tutmuş öğrenci bulunamayan Kuran kursunu dişiyle tırnağıyla gece gündüz demeden onarıp, gerekli tadilatları yaptırıp, halılar serdirip öğrencilerle doldurduğuna böylece mahallemize kazandırdığına yalnız ben değil pek çok insan şahittir. Rabbim sadakai cariyesini kabul buyursun. Gönlünü kazandığı yüzlerce öğrencisiyle, minik kalplerden edilen dualar Ahiret yoldaşı olsun.

Önemli olan çok kitap okumak değil kaliteli kitapları çokça okumaktır düsturuyla okuyup fazlasıyla faydalandığım bu kitapta, kendimize örnek alabileceğimiz altı hanımefendinin yani yıldızların ve ayın on dördü gibi bir beybabanın dolunayın hayat hikayesini okuyacaksınız.

Emekli başkomiser rahmetli Hamit Bakiler beyefendiyi, kızı Tuba hocamın dilinden ve arkadaşlarının hatıralarından naklettiği bölümde okuduğumuzda babası için dolunay mecazını yakıştırdığını görüyoruz. Bakalım nasıl bir zatı muhterem ki, kızının ve arkadaşlarının ağzından Hamit Beyefendiyi tanıyıp kendimize örnek alalım.

“Cennete girecek bir kısım insanlar var ki onların kalpleri kuş gibi (saf, rakik, temiz, güvenli)dir” (Müslim)

“Zihnimde şekillenmiş olan “babam” profili bu hadis ile renklenip mana buluyor. Nevi şahsına münhasır yaratılışıyla temayüz eden babacığım, dini sevdirmek, Allah ve Peygamber aşkını körpe beyinlere nakşetmek için adeta kuş gibi çırpınırdı. Beni namaza ısrarla davet edip ilkokuldan itibaren düzenli namaz kılmamı babam sağlamıştır. Kendisi devamlı olarak çocuk sevindirmek amacıyla cebinde şeker, küçük oyuncak, balon vs.taşırdı. Zaman zaman da para vererek cami yolundaki mahalle çocuklarının gönlünü fethederdi… Yaşı ilerleyip yalnız olarak dışarı çıkamayacağı zamanlarda babamı arkadaşlarının ziyaretine götürür, esnafla ayaküstü hasbihal edene kadar uygun bir köşede beklerdim. Bazen ben de yanında durur, işyeri sahibinin size ne ikram edeyim sorusuna babacığımın değişmez cevabını duyardım: “Bize en güzel ikram bir şey öğretmendir, bir hadisi şerif veya ayet biliyor musun? İkram edersen onu alırız yoksa başka bir şey istemem”

“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır hadisi şerifini kendisine hayat felsefesi kılan mistik bir yaşantı…Bugün torunu olmakla iftihar ettiğim taklit etmeye ve örnek almaya çalıştığım milli şairimiz Mehmet Akif dedemizin sevgisini yüreğimde ilk filizlendiren babam olmuştur…En çok da dürüst ve dakik oluşu etkiliyor beni. Evet dürüst hem de vefalı. Evet dakik ama karşısındakine de saygılı. Evet düzenli ve tertip sahibi aynı zamanda gayet mutasarrıf. Merhameti bütün mahlukatı kuşatacak kadar engin. Zor zamanların adamı,titiz, iş halleden ve becerikli bir şahsiyet. Yaşantısı gibi kıyafeti de temiz. Dili hatta düşünceleri de temiz. Müslüman gibi Müslüman. Edebe muhalif bir söz sarf etmediği gibi işitmeye dahi tahammül edemeyecek kadar Allah korkusu kuşanmış. ‘İnsanlara faydalı ol ki toplum ayakta dursun, nihayet ahiretim mamur olsun’ serlevhasının yaşayan örneği. Çocuklara, doğaya, hayvanlara karşı müthiş bir sevgi besleyen ileri görüşlü, münevver, ufku geniş bir bilge. Aile efradına, eşine olan muhabbetinin haddi hududu olmayan ve devlet gibi bir “baba”.

“Zira seher vakitlerini yani taze günün uyanışını verandasından izleyerek geçirir o en değerli saatleri zikrullahla değerlendirir. Kıyafetine gösterdiği özene değinmeden geçmek ona haksızlık olur. Açık renk kıyafet tercih etmesinde sünneti seniyyeye uyma fikri yatar.

Arkadaş çevresinden dinleyecek olursak: … “ Camii imamı Hamid Ağabeyi, emekli polis, başkomiser olarak tanıttı bana. O ise bu unvanıyla bilinmekten ziyade hep bir camii cemaati olarak ilim ve irfan yolunda aşığı olduğu Kuran hadimi bir neslin yetişmesini arzular bu yönüyle bilinsin isterdi. İslami değerlerin kaybolmasına hayıflanır, gözyaşı dökerdi. Maddi imkanlarını ve konumunu ön plana çıkarmaz kalender bir insan gibi yaşamayı tercih ederdi.

Apartmandaki dairsin giriş kapısına Hz.Yusuf’un ekonomik ve siyasal açıdan zirvede olduğu bir dönemde Allah’tan istediği ve Yusuf suresi 101.ayette yer alan (Rabbim!) Müslüman olarak canımı al ve beni salih kullarının arasına dahil et mealindeki ayetin metnini bir serlevha olarak asmıştı. Evine her girdiğimde bu ayeti okur ve çok etkilenirdim. Yanılmıyorsam ayetin metnini de kendisi yazmıştı. Zira çok güzel bir hattı olduğunu da biliyordum.”

“Konuşmalarındaki incelik ve kibarlık aynen yazı hayatına da yansırdı. Sanki bir dergahta yıllarca hizmet edip terbiye alarak olgunlaşan bir mürebbi idi. Mesela bir hayır verecek olsa en güzel bir zarfta ve mükemmel bir hatla yazıp kibar bir şekilde verirdi. Zarf da güzel mazruf da Allah ondan razı olsun.”

“Onun kibar ve yapmacık hali sonradan zuhur eden yapmacık bir hal değil fıtratından kaynaklanıyordu. Allah onu öyle yaratmıştı.”

Rabbim bu eseri bizlere kazandırarak okuyucusuna ufuk açan Tuba hocadan da cennet mekan babacığı Hamit Bakiler Beyefediden de ebeden razı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şerife Oktar Arşivi