Musab Seyithan
Musab Seyithan Hadis İnkârcıları, Hadisleri Bakın Nasıl “Kullanıyor”lar?

Hadis İnkârcıları, Hadisleri Bakın Nasıl “Kullanıyor”lar?

Bugün, ellerine geçirdikleri televizyon kanallarını, Müslümanların tarih boyunca üzerine titredikleri değerleri, İslam’ın ana sütunlarını nişan alarak itibarsızlaştıran bir takım yeni yetme dâl ve mudıl/sapan ve saptıran hocaların durmadan hücum ettikleri ve seri atışlar yaptığı alan Rasulullah’ın Sünnetidir, Hadisleridir. İşlevsiz hale getirilmiş bir Peygamber ve Peygambersizleştirilen Kur’an’ın keyfî yorumu ile güya bu beyler Müslümanları “uydurulmuş din” sultasından kurtarıp “indirilmiş din” (!) aydınlığına ulaştıracaklarmış. Nasıl mı? “Bize Kur’an yeter, Hadisler 200 yıl sonra yazılmış uydurmalardır” diyerek, yani peygambersiz bir din uydurarak.

            Hadis inkârcıları, Kur’an-ı Kerim’deki; “Rasûl’e itaat edin” ayetlerini “Rasûl’e itaat, Kur’an’a itaattir. Kur’an’a itaat eden Rasûl’e itaat etmiş olur. Peygamber Kur’an dışında hüküm koyamaz ve Kuran’an’dan da başka bir söz bırakmamıştır. Bu konuda Kur’an bize yeter” diyerek, “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik” (16Nahl:44) ayetinin Peygamberimize verdiği “Kur’an’ı açıklama ve yorumlama” yetkisini gasbederek, O’nu; ara kablosu, uydu anteni veya postacı konumuna indirgeyip sıradanlaştıran bu mahlûklar, ciltlerle Kur’an tefsiri yazdıklarını da söylerler. Rasûlullah’ı susturup bir ayet hakkında kendileri saatlerce konuşurlar.

            Hadisleri itibarsızlaştırmayı marifet sayan onlardan biri: “Rüyamda peygamberimizi gördüm ve hadislerin durumunu sordum. Buhârî ve Müslim dâhil olmak üzere büyük çoğunluğa ‘Bunlar uydurmadır’dedi” diye dalgasını geçiyor.

            Hele biri var ki, ümmetin değerlerine savaş açtığı Dırar Mescidinde okuduğu Cuma hutbesinin birinde aynen söyle kükrüyordu: “Sözlerine ‘Allah Rasûlü dedi ki’ diye başlayanlar, en büyük şaibeyi bulaştıranlardır. O demedi… Duydun mu? Yok. Ondan duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı, duyanı duyandan duydun mu? Yok… Allahtan kork yahu… Ben şuradaki arkadaşımızın kulağına ortalama bir hadis metni kadar bir sözü söylesem ve arkadaşa da, ‘kulaktan kulağa oyunu oynuyoruz, kapıdaki söyleyecek bana’ desem;  ne çıkar biliyor musunuz? Çıkan söze kahkaha ile gülersiniz. Allah’tan korkun. Peygamberinize iftira etmekten utanmıyor musunuz?... Rasul’ün yanında yirmi üç sene geçirmiş, yirmi üç tane rivayet etmemiş. Sen Allah’tan korkmaz (Ebû Hureyre) gelmişsin karın tokluğuna on dokuz ay geçirmişsin, bize 5400 tane yumurtlamışsın. Allah’tan da korkmamışsın. Bunun da yarısını Yahudi kültürü üzerinden yapmışsın. Peygamberimize iftira edeceksin biz ağzımızı açmayacağız öyle mi?”  

            Aynı hadis münkiri “Hadis usulü ilmi, yalan söyleme usulü ilmidir. Hadisler 200 yıl sonra yazıya geçmiş uydurmalardır. Buhari, paralel Kur’an’dır. Kim sünneti müstakil delil kabul ediyorsa, peygamberi Allah’a ortak koşan bir müşrik olur” diyerek inkârını iyice pekiştiriyordu.

            Geçtiğimiz günlerde, harf devriminden sonra bir gecede cahil bırakılan Türk toplumuna, öğrenmesi için yeni alfabenin tanıtıldığı gibi ekrana yansıttığı hadislerden bir demeti, elindeki lazerle işaret ederek haşhâşilerine şöyle diyordu:

            “Hadis okumuyor diyenlere gelsin. Ben hadis okuyacağım da, bazıları diyecek ki, ‘hani hadislerin hepsi yalandı. Onu ben demedim ki yalancı, cici çomarım, onu sen söylüyorsun. Sana düşen ‘Ben bu zata iftira etmişim, ben yanlış biliyormuşum, Allah’tan af, kendisinden de bir helallik alayım’ demendir.”  

Bunları dedikten sonra Peygamberimizden “Beni yüceltmeyin. Bana Allah’ın kulu ve Rasûlü deyin, ben Allah’ın kulu ve Rasûlüyüm”, “Hata da ederim, isabet de ederim.” Rasûlullah’ın bulunduğu topluluğa giren birisi “Bu topluluğun efendisi kim?” diyene, o anda hizmet eden Peygamberimizin “Toplumun efendisi, topluma hizmet edendir” demiştir.” Peygamberimize “Sen bizim efendimizsin” diyene “Efendi Allah’tır” demiştir.  Huzurunda heyecandan titreyen bir kişiye “Ne titriyorsun be adam, ben Mekke’de kuru et yiyen bir kadının oğluyum” buyuran hadislerini naklediyor. Sonunda da “Paralel Kur’an” dediği “Buhari’yi” de kaynak olarak kullanıyor. Peki, sen bu hadisleri Rasulullah’tan duydun mu? Duyandan duydun mu? Duyandan, duyandan duyanı duydun mu? Ey Rasulullah’ı bile inkârında kullanan rezil!!!

Bu hadisler başımız, gözümüz üstüne. Fakat bu münkir, inkâr etmesine rağmen işine gelen ve Peygamberimizin tevazusunu dile getiren bu hadisleri, Rasulullah’ı sıradanlaştırmakta kullanmaktadır. Rasulullah’ın, hüküm koymadaki yerinin olmadığını, Sünnetin müstakil delil olamayacağını, kim Sünneti delil olarak kabul ederse Peygamberi Allah’a ortak koşmuş müşrik olacağını, Hadis usulü ilminin, yalan söyleme usulü olduğunu söyleyeceksin; duydun mu? Duyanı duydun mu? Duyandan, duyanı, duyanı duydun mu? diyeceksin. Ebû Hureyre’yi (r.a) 5400 hadis yumurtlamış diyerek ahlaksızlaşacaksın… Sonra da yüzün kızarmadan, utanmadan, hayâ perdeni parçalayarak, kafanı sallayarak pişkin pişkin “Hadis okumuyor diyenlere gelsin. Ben hadis okuyacağım da, bazıları diyecek ki, ‘hani hadislerin hepsi yalandı. Onu ben demedim ki yalancı, cici çomarım, onu sen söylüyorsun” diye gözümüzün içine baka baka yalan söyleyeceksin. Yukardan beri tırnak içinde yazdığım, Mescidi Dırarının minberinde okuduğun hutbelerinden ve tv programlarından naklettiğim sözlerin, sünnet ve hadisleri inkâr değil de nedir? Beyana itibar olunur da senin hangi beyanına itibar edeceğiz? Sen iyi misin? Fikir fahişeliğinde o kadar mahirsin ki, ne dediğinin farkında değilsin. İyi bir tedavi almalısın. Yatak fahişeleri utanmaz da, demek ki fikir fahişeleri de utanmazmış. Az çok hadis ve sünnete itibar eden taraftarlarının bir kısmını memnun etme adına, ama yine de sinsice Rasûlullah’ın tevazusunu anlatan hadisleri seçerek O’nu sıradanlaştırmak için kullanmışsın. Bir münkire de bu yakışır.

Kabir azabıyla ilgili hadislerden bahsetsene. Kırka yakın hadiste Rasûlullah kabir azabından Allah’a sığınıyor. Her fırsatta kabir azabının yokluğunu haykırıyorsun. Kendi uydurduğun Kur’an yorumuna aykırı bulup, Mutezileden bir grup hariç, ezici ulama çoğunluğunun ortak aklının kabul ettiği kabir azabını reddediyor, sonra da akletmekten bahsediyorsun. Akletmek senin gibi sapıkça düşünmek mi olmalı? Dürüst olun dürüst. En azından Edip Yüksel münkiri kadar olsun inkârınızın arkasında durun. Baskılardan çekinerek kıvırma cici çomarım. Kıvırmalarınla çok tiksindirici oluyorsun. Fikrin de bir namusu vardır.

Bu utanmaz yüzsüzlere son söz olarak merhum Abdürrahim Karakoç’un şiirinden kısa bir alıntıyı ithaf ediyorum:

Bu şehrin ayarsız insanlarından

Daha dillenmemiş bebek tiksinir.

İletip verseniz pis kanlarından

Acıdan kıvranan köpek tiksinir.

Tükürsem yüzlerine, kirlenir tükrük

Kurşun sıksam eğer tüfek tiksinir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi