Güçler Savaşı
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal girişimi sürüyor. Bu savaşı anlatan en güzel sözlerden birisi: “Filler tepişir arada çimenler ezilir.” Günümüzde savaşlar taktik değiştirdi. Güçlü ülkeler bizzat karşı karşıya gelmiyorlar. Eğer bir ülkede iç savaş çıkmışsa, iki güçlü ülkeden birisi kendi çıkarlarını gözetecek yerel güçlere lojistik destek vererek diğer güçle vekâlet üzerinden savaşıyor. Suriye örneğinde olduğu gibi.. Ya da güçlü bir ülke bir başka ülkeye karşı savaş açmışsa, dışarıdan güçlü bir ülke doğrudan müdahil olmuyor ama bir başka vekâlet üzerinden savaşan ülke ile bilek güreşine tutuşuyor ve savaşını sürdürüyor. Ukrayna örneğinde olduğu gibi..
Sovyetler Birliği dağılırken göreceli bağımsızlığını kazanan ülkelerin kendi sınırlarına yakın bölgelerde önceden Rus nüfusun yoğun olduğu tampon bölgeler oluşturmuş. Türk cumhuriyetleri başta olmak üzere şimdi de bunun en açık örneğini Ukrayna’da görüyoruz. Ukrayna’nın Luhask, Donetsk gibi bölgeleri de buna örnektir. Buraya yerleştirilen yoğun Rus nüfus Putin’in emriyle ayrılıkçı hareketi ateşledi, bağımsızlıklarını tanıdı. Bir de Rusya bu tampon bölgelerin bağlı olduğu ülkelerin Batı ile entegrasyonunu istemiyor. Oraların da Rusya’nın güvenliği için kendisine bağlı tampon bölge statüsünü korumasını istiyor.
Ukrayna yönetimi Rusya’nın politikalarının aksine Batı’ya ve NATO’ya daha çok yaklaşarak Moskova’nın stratejisini bozuyor. Kendi sınırlarında NATO’yu tehdit olarak gören Rusya, Ukrayna’yı kaybetmemek için ne pahasına olursa olsun kontrolü altına alma yolunda işgal girişimi başlatmış oldu. Ukrayna Devlet Başkanı V. Zelenski’ye kimi zaman açık, kimi zaman gizli destek veren ABD ve NATO şimdilik onu Putin’in önüne attı. Resmen destek vermediğini görüyoruz. Bugün Ukrayna fillerin üzerinde tepiştiği çimenleri yaşıyor. Şu ana kadar Putin enformasyon alanındaki savaşı kaybetmiş görünüyor. Savaşın uzaması, bir kere daha Rusya’nın kartondan Kaplan olduğunu gösterecek.. Doğrudan askeri anlamda savaşa girmeyen ABD ve NATO, Rusya’ya karşı vekâlet üzerinden karşılık vermeye başladı. Ukrayna’ya istihbarat yardımı yapıyor, sivil kuruluşlar elinden askeri teçhizat veriyor, gönüllü ve paralı savaşçılar eliyle de savaşı sürdürmek istiyor.
Ukrayna, gerçek anlamda Rusya’nın batağa saplandığı bir yer mi olacak? Bunu Kiev’e girdiği zaman göreceğiz. Eğer orası Rusya gücünü yutarsa bu bataklıktan çıkması imkânsızlaşabilir. Günün sonunda tamam Ukrayna çok büyük zarar görecektir. Zaten görüyor da. Onun zararı maddi olacak ama asıl psikolojik zararı Rusya görecektir. Afganistan bataklığından zor çıkıp kaçtığı gibi, kaçabilirse ağır zayiatlar vererek kaçacaktır. Esas olan Batı’nın kararlı bir şekilde Ukrayna’nın arkasında durmasıdır. Putin’in nükleer silah kullanma tehdidi tehlikeyi görmüş olduğundandır. Elbette bu savaşın bütün bir dünyada her alanda olumsuz etkileri görülecektir. En çok da bu olumsuz etkileri Karadeniz bölgesinde yaşayan ülkeler görecektir. Bunların başında da Türkiye gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın gece-gündüz ateşkes için taraflar arasında yoğun bir diplomasi başlatması da bunun içindir. Umarım başarılı olunur da bu savaş durur.
Ukrayna’nın işgali, bir defa daha gösterdi ki, özellikle savunma sanayi alanında güçlü olmak gerekmektedir. Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayi alanına yatırım yapmasının ülkemiz açısından ne büyük bir yararlılık olduğunu gösteriyor. İnşallah evvela kendi içimizde bir ve bütünlüğümüzü korumakla birlikte ülkemizin savunulması noktasında ne gerekiyorsa hızlı bir şekilde yapılır ve güçlü ilerlemeler kaydederiz. Bu yatırım tek başına bir şey ifade etmez, bununla birlikte mutlaka ekonomik alanda da desteklenmesi gerekir. Tabii ki kısır siyaset tartışmalarından da kurtulmak şartıyla…
Rabbim milletimizi her türlü kötülüklerden korusun.