En güzel gül solmadan
Hayat geriye dönüşü olmayan zamanın içinde akıp gider. Hayallerimiz, umutlarımız, planlarımız vardır. Her şeyin en iyisini elde etmek, en güzelini yaşamak isteriz. Oysa gün batımlı, ömür bitimlidir. Elimizde bir bugün vardır ve ne yapacaksak, bugün yapmak zorundayızdır, bunu herkes bilir. Ancak hiç kimse istediği ideal hayatı yaşayamaz ne hikmetse. Kimi nasılsa yaparım bariyerine çarpar, kimi kararsızlık sokağında kaybolur, kimi tarifin yapamadığı bilinmez en iyinin peşinde koşarken ayağı görünmez taşa takılır, kimi ihtirasının dağına toslar. İdeal bir eğitim, doğru bir eş, kıvamında bir hayat çok az insana nasip olur, eğer olursa.
Bütün bunların yanı sıra hayat basittir. Vakti gelince kendi vasatına uyan seçimi yapmak, sevgiyi, adaleti, doğruyu önceleyerek seçimler yapmak ve kendi beklentilerinin olduğu gibi hayatın ve karşıdaki insanların da senden beklentileri olduğunu hesap ederek yaşamak yeterlidir huzurun kapısını aralamaya. Bir de bu dünyada misafir olduğunu unutmamak gerekir. Mal mülkten, şan şöhrete kadar her şeyde geçici bir sahipliğimiz olduğunu unutmamalıyız. Olmayana üzülmek doğaldır. Herkes her şeyi olsun ister, ama nasibinde ne varsa onunla yetinmek zorundadır. Burada oturup nasip beklemek kast edilmiyor, gayret insanoğlunun olmazsa olmazıdır. Çalışmak çabalamak, doğan güne uyanmak, nasibine doğru yürümek zorunluluktur, sonrası nasip kısmet.
Hayatta çalışmayan sahip olamaz, yetinmeyen mutlu olamaz. İsraf eden de muhtaç olur. Yüce Rabbimiz Bakara suresi 143. Ayette “Böylece biz sizi, insanlara şahit (ve örnek) olmanız için vasat bir ümmet kıldık” buyuruyor. Hayatın her alanında bu vasatı tutturmak, sınırı zorlamamak, haddi aşmamak gerekir ki mutluluğu, huzuru temin edelim.
Elimizde olanla yetinmek, en büyük tasarruf olduğu gibi aynı amanda en büyük kazanımdır da. Elindekinin kıymetini bilmeyen onun gerçek anlamda sahibi de olamaz. Değer bilmek, elindeki imkânı doğru bir şekilde kullanmayla olur. Mesela mal sahibi iseniz, onu israf etmeyeceksiniz ve zekatını vererek olmayanlarla paylaşacaksınız. Evlat sahibi iseniz onun sadece karnını doyurmakla yetinmeyecek, ruhunu da doyuracaksınız. Bu iki örnek hayatta sahip olduğumuz her şey için geçerlidir. Unutmayalım ki vaktinde açan çiçek, en güzel çiçektir.
Konu daha iyi anlaşılsın diye bir hikayeyle bitirelim.
Kasabanın birinde, güzelliği dillere destan bir kız yaşarmış. Kendisiyle evlenmek isteyen uzak ülkelerden gelen nice prensi, asili, zengini, yakışıklı delikanlıyı reddetmiş. Kimseleri kendine layık görmüyormuş. Kıza aşk besleyen, aynı kasabada yaşayan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da beğenmemiş. Bizim delikanlı günün birinde kasabadan ayrılmış. Başka birine âşık olup evlenmiş, çocukları olmuş, yeni bir hayat kurmuş.
Uzun zaman sonra yolu yaşadığı kasabaya düşmüş. Aklına bir zamanlar âşık olduğu kız gelmiş, ona ne olduğunu merak etmiş. Tanıdık bir yaşlı adam, güzel, büyük bir gül bahçesi olan evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Kimseleri beğenmeyen güzel kızın kiminle evlendiğini görmek istemiş. Kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel, çok çirkin ve kaba bir adammış. Üstelik zengin de değilmiş. Nasıl oldu da böyle biriyle evlendiğini merak eden adam, kızın kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış. Kız kapıyı açınca adamı tanımış. Adam sormuş: “Sen ki hiçbirimizi beğenmedin, nice kısmetlerini geri çevirdin, nasıl oldu da böyle biriyle evlendin?” demiş, kız: “Sana cevabı vereceğim fakat önce gül bahçemdeki en güzel gülü koparıp getireceksin, yalnız tek şartım, bahçede ilerlerken geriye dönmeyeceksin.” Adam “peki” demiş ve çok güzel güllerin olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Önce çok güzel sarı bir gül görmüş. “En güzel gül bu” derken biraz ilerde daha güzel kocaman pembe bir gül daha görmüş. “Tamam budur “diye düşünürken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası gözüne ilişmiş. Bir türlü karar verememiş, en güzel çiçeği bulacağım derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş, geriye dönemeyeceği için bahçenin sonunda yaprakları solmuş cılız bir gülü mecburen koparıp kıza götürmüş. Kız gülü almış ve adama demiş ki: “Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulacağını düşünürken ömür geçer de sonunda en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik bitmeden elindekinin değerini bilip, yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.”
Sevgiyle kalın.