Duygu Yapraklarından Düşen Minik Papatyalar
Hiçe sayılan şeylerin sonradan kendinin farkına vardırılmasını sağlayıp size çektireceği acıdan daha büyük acılar vardır. Belki bu bir acı değil, güçtür ancak en derinlerinde bir kırıntı da olsa acı yattığı gerçeği değişmez bir gerçek. İnsanın kendi duygularını bastırması ve “boş vermeye” karar verdiğinde gerçekten bunu yapabilmesi. Belki kulağa yapılabilir ve basit bir şey olarak geliyordur, çoğu şey gibi. Ama farkında olduğum bir şey varsa o da olmadığı. Bir insan güven sorunları yaşamadan, saf sevgi uzattığı bir insandan aynı karşılığı alamadığında –yalnızca aşk değil, dostluk vb.- ve bunların sonucunda yavaş yavaş kendi duygularını şekillendirebilmeye başladıysa, bu atılan ilk adımdır. Olumsuz gelişmelerin hayatımıza herhangi bir açıdan katkı sağlamadığını söylemek yanlıştır, en azından edindiğimiz tecrübe bile bize bunu söylemeyi yasaklar. Ancak böylesine kalp kırıcı şeylerin size yardım etmesini istiyorsanız, arka fona sevdiğiniz bir türden müzik açın ve gözlerinizi kapayın. Hayal kurmaktan öte, gerçekliğinizi oldurabileceğiniz kalıplara sığdırıp onu yaşadığınızı hissedin. Kendi kendinize yetebildiğinizi ve sizi yönetenin de yine siz olduğunu. İlk seferde başarısız olmak normaldir, ancak sorununuzun büyüklüğü değildir bunun sebebi. Vücudunuzu ve düşüncelerinizi yalnızca o âna ve sizin kim olduğunuza odaklamaktadır, bunu başarmak yolu yarılamaktır. Sizi sarsmaya çalışan her şey ve herkes için, duygularınızın asla sarsılamayacağını gösterin. Çünkü her birimiz bunu başarabilecek kadar gücü içimizde ezelden beri taşıyoruz.
“Acımı içiyorum ve bundan sarhoş oluyorum. O zaman çektiğim acının niteliği değişiyor ve kendimi bambaşka bir insan zannediyorum.”
Demiş Dostoyevski, bu alıntıyı bir parça kağıt parçasına yazdığım günü hatırlıyorum, o zaman ne kadar etkileyici ve özel hissettirse de şu an değil. Bunun farkındayım, insan yaşarken bağdaştırabildiği şeylerle daha bağlı olabiliyor, bu yüzden bana farklı hissettirmişti o zaman. Ama şimdi gördüğüm üzere, anlattığım duygularını kontrol etme de bunun yansıması. Sana verilen acıyı bir ilaç gibi içiyorsun ve onun vücudunda alacağı yola karar veren sen olan olmak için çabalıyorsun. Onu yönetmek istiyorsun ve biliyorsun ki kendine zarar verecek bir şey yapmasını sağlamazsın. Yine buradan devam edecek olursam, 2.cümle bu acıyı kontrol altına alabilmeyi anlatıyor. Devamındaysa kişi, kendini bunu başarabildiği için eşsiz ve farklı hissediyor. Önemli ve özel bir şey olması gerçekten güzel ancak duyguları yönetebilmek insanı yalnızca daha güçlü yapar. “Bambaşka” kavramının tam anlamıyla yerine gelmesi için asla yeterli olmaz ve kısa bir süre sonra birey kendini değersiz hissetmeye başlar.
İşte bu yüzden, kendi yaşantımızı yöneten duygularımızı yöneten biz olmaya çalışmalıyız. Ama onlara güvenin her daim doğru kararlara ulaştıracağını düşünmek ve o yolda ilerlemenin bir hata olduğunu bilmeliyiz. İnsan, kendini bir derece ileri götürebildiği her an güçlenir. Şu an atılacak adım pek büyük olmasa da normal yaşantıda işe yarayacak ve gün gelince tek sığınak olacak.
Şimdilik, kendinizin hakimi saygı, adalet, hoşgörü ve diğer tüm erdemlerle sizler olun!