Covid, ‘grip’ oldu
İki yılı aşkın süredir ülkemizi ve tüm dünyayı farklı yönleriyle etkileyen Korona belasının sonu gelmiş gibi görünüyor. Farklı varyantlarından bahsedilmeye devam edilse de esas itibariyle zorlu ve zorlayıcı bir süreç geride kalmışa benziyor.
8 Nisan 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, muhtemelen bayram sonu ilan edilecek ‘Korona bitti’ haberinin öncüsü gibi. Vaka sayıları oldukça azaldı, ölü sayılarında benzer göstergeler mevcut.
Şimdi geriye dönüp değerlendirme yapma, ileriye dönük plan ve programlar geliştirme zamanı. Küresel bir pandemi olması nedeniyle ülkeler pasif özneler olarak karşıladılar salgını.
Yapabilecekleri sınırlı olduğu için ellerinden geleni, şartlarını da zorlayarak, ortaya koymaya çalıştılar. Belirsizlik döneminde ne yaptılarsa yaptılar, yapmadıklarından çoğu kez mesul tutulmadılar. Kriz, ülkelerin kapasitelerini ölçmek için iyi bir fırsattı aslında.
Dönem boyunca neyin değişip, neyin değişmediğini bugünlerde anlamaya çalışıyoruz. Ukrayna-Rusya arasındaki bir sıcak savaşla bitirilen pandemi, yeni dönemin işaretlerini de vermiş oluyor.
Ülkeleri kabuklarına çekilmeye zorlayabilecek kritik bir silah, sağlık alanı, keşfedilmiş oldu. Yine başvurulabilir.
Çin’den patlatılması, bu ülkenin de içinde olduğu ‘kontrolsüz’ büyüme ivmesi yakalamış ülkelerin dizginlenmesine sebebiyet veren küresel tedarik zincirlerinin kırılması kayda değer gelişmeler.
Çin artık ucuz tedarikçi olmadığı gibi, dünya ekonomisinin kalbinin attığı tek merkez de değil. Dünyanın değişik coğrafyalarında belirleyici bir güç olmak isteyen Rusya, Ukrayna bataklığına gir(diril)di. Bu adımı, diğer coğrafyalardaki konumunu ve kazanımlarını ciddi derecede riske soktu.
İki yıl boyunca bütün ulusal hükümetlerin borç stokları arttı. Ekonomik belirsizlik ve istikrarsızlık tekrar boy gösterdi. Ülkesel siyaset boyut değiştirdi. Yeni oluşumlar, eskileri ile ikame edilir hale geldi. Demokrasi, seçim, sandık, halk iradesi vs. kelime ve kavramları yerlerini daha otoriter tercihlere bıraktı.
Bütün bu gelişim ve değişimi gören müzmin, yetersiz muhalefete bir cesaret geldi. ‘Acaba bu rüzgâr bizi de iktidara taşır, demokratik mekanizmalarla elde edemediğimiz koltuklara sahip olabilir miyiz’, deme noktasına geldiler.
Pakistan’da çakılan kıvılcımın öncelikle İslam dünyasında bir kabuk değişimine neden olacağı konuşulur hale geldi. BAE, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler, başlarına gelebilecekleri anladıkları için kulvar değiştirerek, akıntıya ayak uydurma noktasına sürüklendiler.
Hâsılı, yeni dönemde büyük değişim ve dönüşümlerin olabileceğini söylemek mümkün. Ancak, değişimin en azından belli coğrafyalarda planlayıcıların iradesi doğrultusunda olacağının bir garantisi bulunmuyor.
Türkiye’de mesela, son 20 yılda türlü badireleri atlatmış, ciddi saldırıları savuşturmuş, tecrübeli bir yönetim ve kadronun iş başında olmuş olması ülke için bir şans, karşı cenah içinse bir handikap.
Daha geçen gün, ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan ‘Türkiye yeterli bedeli ödedi’ açıklamasının bir izahı olmalı elbette.
Kritik konumu ve güçlü liderliği nedeniyle Türkiye bu saldırıyı az zayiatla atlatacak. Çünkü küresel oyun kurucular bir tarafı yıkarken, bir başka tarafa dayanmak zorundalar. En büyük düşmanlarını yok ederken, istemedikleri birtakım etkileri sineye çekmek durumunda kalıyorlar.
Suud Kralı niçin Bayram namazı daveti yapıyor?
İsrail Cumhurbaşkanı boşuna mı geliyor?
ABD niçin olumlu mesajlar veriyor?
Ya, BAE?
Ethem Sancak ne konuşuyor, Allah’ın aşkına?
Türkiye’de, önümüzdeki günlerde siyasi bir başarı elde edeceğini düşünen kadrolar bu gelişmeleri iyi hesap etmelidir. Hesap hatası sandıktan döner.
Laboratuvarda üreterek tüm dünyaya yaydıkları virüs çok zararlar verdi, çok etki bıraktı. Dolaşıma sokanların amaçlarına ulaştıklarını söyleyebilirim. Dünya bugün, dünden daha fazla maniplasyona açık hale geldi.
Buna iktidarlar kadar muhalefet de dahil.
Allah sonumuzu hayreylesin.