Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu ‘BOĞULAN İNSANLIĞIMIZ’

‘BOĞULAN İNSANLIĞIMIZ’

Uzunca süredir, belki de yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan kopmak, aç-bitap vaziyette güvenlik kaygılarıyla yollara düşmek durumunda kalan insanımız maalesef bugün Akdeniz’de boğuluyor. Tek kaygıları daha güvenli, daha huzurlu olduğunu düşündükleri coğrafyalara ulaşabilmek.

Dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor. Çoluk, çocuk, yaşlı-genç yüzbinlerce muhtemelen milyonlarca insan ya yolda ya da yola çıkmak için hazırlık içindeler. Büyük ihtimalle ‘doluya koydular almadı, boşa koydular dolmadı’. Zor bir karardı. O kararı verebildiler.

Peki, bütün bu hareketlilik bugün yollardaki insanların suçu mu? ‘Onlar mı istediler’ ülkelerinde kargaşa çıkmasını, evlerinin-barklarının yakılıp, yıkılmasını?

Herkes biliyor ki, böyle bir şey olmadı. ABD ve şürekâsı 11 Eylül 2001 hadisesini bahane ederek önce Afganistan’ı sonra Irak’ı işgal ederek ‘cini şişeden’ çıkardı. Çıkış, o çıkış. O gün bugündür İslam coğrafyası iflah olmadı. İki yakası bir araya gelmedi.

Önceki dönemde diktatör liderler, şimdiyse çapulcu ayak takımları buraları yaşanamaz hale getirdiler. Saddam, Mübarek, Esed gibi zalimler gitti, binlerce, hatta milyonlarca zalim türedi.

Arap Baharı olarak isimlendirilerek, cilalanan süreç sonuçta bölgeye ne bahar getirdi ne de Arap hâkimiyeti. Bölgemiz daha yaşanamaz hale geldi.

Evet, gene Batılılar; gene aynı çevreler…

İnsanlar ülkelerinden çıkarılıyor, vatanlarından koparılıyor. Çünkü yaşanamaz hale gelmiş. Orada duramazlar artık. Yeni bir yer, yeni bir hayat kurmaları lazım.

İşte tam da bu ortamda, yürek burkan görüntüler eşliğinde olup-biteni anlamaya çalışıyoruz. Aslında anlaşılmayacak bir durum yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan B20 toplantısında yaptığı konuşmada bu hususa güçlü bir şekilde dikkat çekti. Batılı ülke temsilcilerinin gözlerinin içine baka baka boğulanın insanlık olduğunu, hayatlarını kaybeden insanların ‘öt, çöp’ kadar değerlerinin bulunmadığını ifade etti.

BM daimi temsilcisi beş ülke başta olmak üzere, adaletsizliklerin neden olduğu ve olabileceği olumsuz etkilere vurgu yaptı. Bunu Erdoğan’dan başka yapan bir lider yok: Ne İslam dünyasında ne de başka yerlerde.

Konuşma kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi. Olayın müsebbibi ülkelerin temsilcilerine gerçeği haykırdı. Hem de kendi ülkesinde misafir olarak bulunduklarını filan da düşünmeden. Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan dolayı seviliyor. Bundan dolayı desteği her şeye ve her eleştiriye rağmen çok yüksek.

Bir taraftan aynı mihraklar tarafından kışkırtılarak milli birlik ve beraberliğimize kasteden hainler, diğer taraftan başka ülkelerin mazlum vatandaşları. Hepsi hayatlarını kaybediyor. Hepsi bizi üzüyor. Bizde ise tamamına karşı elimizden hiçbir şey gelmemesi, hiçbir şey yapamama duygusu hâkim.

İnsanlık için ne kadar üzülsek azdır. Ölen, ‘kader’ diyor terk-i diyar ediyor. Kalanlarda ise karamsarlık ve güçsüzlük duygusu hâkim oluyor. Duygusuzlara lafımız yok. ‘Hristiyan göçmen alırım’ diyeni mi ararsınız, sayı şu kadar olsun diyeni mi, yoksa sınırlarına dikenli tel çekerek insanları bile bile ölüme terk edenleri mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batılı liderler ve güç odakları tarafından sevilmemesinin en temel nedenlerinden biri bu. Erdoğan çıplak gerçeği haykırıyor. İnsana, insanlığını hatırlatıyor.

‘Anlayana sivrisinek saz’. Anlamayanın cezasını Allah versin.

Görmezden gelse, duymamış gibi yapsa, duyarsız olsa, yani tiyatro oynasa kimse bir şey demeyecek: Ne Gezi parkçı, ne de paralelci.

Bu durumun sürdürülemez olduğunu biliyoruz. ‘Bade harabil Basra’ çıkacaklar, birkaç kelime edecekler ve birkaç Hollywood yapımıyla kendilerini temize çıkaracaklar.

Onların bir hesabı varsa, ‘hesapların en iyisini yapanın da bir hesabı var’. Onlar tuzak kurarsa, ‘tuzak kuranların en iyisi de bir tuzak kuracak’.

Bize tarafımızı belli etmek düşer…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi