Bilge Kral: Aliya
Bir lider düşünün! Hayatı mahkemelerde, hapislerde ve savaşlarda geçen bir lider... Mücadelesi sadece Allah Rızası için olan ve Müslümanların müreffeh bir hayat sürebilmesi için adanmış bir hayat. Aliya İzzetbegoviç.
1925 yılında Bosna’nın Bosanski Samac ilinde doğan Bilge Kral, Mücadelesi ve siyasi kararlılığı nedeniyle tüm Müslümanların kalbinde taht kurmuş, yüzyılın Fatih’i olarak biliniyordu. Bilgi, hikmet, erdem ve irfanın yanı sıra mücadele, kararlılık, metanet, direniş gibi özellikleri ile düşmanına bile şapka çıkartan Aliya İzzetbegoviç tüm Müslümanların gözünde taht kurmuştu.
12-13 yaşları arasında annesinin her sabah namazına vaktinde kalktığını ve kendisini de namaza kaldırdığını söyler:
" Kalkıp kalkmama o yaşta bir çocuk için ne kadar zor olsa da, kalkıp mahalle camisine gider, orda namazımı kılardım." der. Ve özellikle o yaşlarda yaşlı imam Mujezinovic’in okuduğu Rahman suresinin ayetlerini hiç unutmaz. 15 Yaşında inançlarında tereddüt yaşamaya başlar. Komünist ve ateist yazılar okumaya başlar arkadaşlarıyla. Ama ne var ki ateist ve komünist yazılarda “Tanrı hep kötülüğün yanındadır .” ya da “Din Afyondur.” tanımları kullanılır. İşte kalbi buna hiç inanmamaktadır. Tanrısız bir kainat ona hep anlamdan yoksun gelmiştir. Birkaç yıllık inançta yaşadığı sallantıdan sonra İslam’a geri döner ama bu dönüş farklıdır artık. Kendi ifadesiyle İslam , artık yalnızca atalarından devraldığı bir din değil, yeni baştan edinilmiş bir inançtı.
1945 yılında komünistler Saraybosna’ya girdiklerinde 45 yıl sürecek olan dönemi de başlatmış olurlar. O yılın sonbaharında genç Müslümanlar komünistlerin denetim altına almak istedikleri Müslüman derneği Preporod’un teşkilatlanması sebebiyle bir gösteri düzenlerler. Hararetli antikomünist konuşmalar yapar Bilge Kral ve dinleyiciler alkışlarıyla destek verir. Aliya İzzetbegoviç henüz meydandan ayrılmadan ilk tutuklanmasını yaşar. Yaşı henüz 20’dir.
Başta da aktardığımız gibi. Hayatı hapislerde mahkemelerde geçti. Beklide onun bilge olmasının temeli de burada yatmaktaydı. Beş yıllık hapis süresi (1983-1988) Aliya’nın hayatında önemli etkiler yapmıştır. Cezaevinde düşünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çokça fırsat bulmuştur. Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı hapse atılmış olması, fikirlerinin çevrede yankı bulmasına vesile kılmıştır. Ayrıca onun hapiste olduğu dönemde yıllarını verdiği “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı meşhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neşrederek çok kısa zamanda geniş bir kitleye ulaştı. Bilge Kral bu kitabıyla İslam’ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu.
Bir dava yüklenmek bedel ister. Kaldı ki yüklendiğiniz eşi, benzeri, şeriki olmayan tek ilah, tek Rabb’in davası ise, bu bedeli ağır olduğunu müşahede etseniz tadını bırakamayacağınız aşikar. Bunların bilincinde olarak çıkmıştı yola Aliya İzzetbegoviç. Genç yaşta mahkum olmak korkutmadı gözünü. Ceza aldığı adı birilerine göre “İslamcılık” olan hakikat davasından vazgeçmedi. 1970 yılında yayınlanan “İslam Manifestosu” adlı eseriyle davasının arkasında durduğunu tescil etmiş bulunuyordu. Elbette bu kitap ona yeniden soruşturmaların kapısını açıyordu. Bir de bunun üstüne “Genç Müslümanlar” adlı örgütü tekrar diriltme gibi bir suçlama eklenince Bilge Kral’a yine mahkumiyet görünmüştü. Ama o hala yılmamıştı.
1992 de başlayan savaş 1995 Dayton anlaşmasına kadar devam etti. Savaş, Bosna halkını ve Aliya’yı oldukça derinden yaralamıştı. Özellikle Serebrenitsa katliamı dünyanın ve Bosna’nın kalbinde derin bir acı olarak yaşayacaktır. Dayton Anlaşmasında müzakereci olarak katılan Aliya, anlaşmayı ne ahlaki ilkeler bazında, ne de adalet bakımından doğru bulmadığını ama halkına da barışı reddeden bir taraf olarak dönemeyeceğini ifade ediyordu. Halkı acılar içindeydi ve onun derdi Müslüman halkın daha fazla katliama uğramasını engellemekti. Aliya Bosna için o tarihi şartlar altında yapılabilecek en iyi anlaşmayı yapmış bulunmanın sevinciyle ülkesine geri dönmüştü.
Bosna halkı en büyük kaybını 19 Ekim 2003 yılında yaşadı. Özelde Bosna’nın, Genelde İslam aleminin Bilge Kralı’ı Aliya İzzetbegoviç’i Kaybetmiş bulunuyoruz. Onun ölümü İslam aleminde bu kadar derin bir yara açmamıştı. Hem “Bilge” idi hem “Kral”. Şaşalı bir hayat değildi onun hayatı. Onun hayatı bilgeliğini yöneticilik kabiliyetiyle pekiştirebilmiş tam bir “Önder” olmasıydı. Halkının gönlüne girmiş, tahtına oturmuş Taçsız bir Kraldı o.
Bugün ise adına İslam ülkeleri dediğimiz, yöneticilerin de İslami noktada zaaf ve tavizden geçilmeyen bir çok devlet adamına bakınca Bilge Kral’ın yokluğu içimizi sızlatmaya yetmeli değil mi?
Satır Arası da Bizden Olsun