Bekâ Meselesi
Saygıdeğer Kardeşlerim,
Çok zor günler yaşıyoruz, bir yandan takdir-i ilâhî bize çok ciddi görevler yüklüyor; bu sorumlulukla birlikte sabrımızı, aynı zamanda iman gücümüzü ve tevekkülümüzü ölçerek bizi tevcih ediyor.
Diğer bir yandan yaralarımızı sararken bir yandan müttefiklerimizin(!) siyaset tartışmaları mı desek, yoksa fonlanmış yalan haber yapan ve yayan propagandacıları mı desek? Hepsiyle ayrı ayrı mücadele ederken bir de dış dünyada devam eden değişimler var, önümüzdeki süreçte dış ve iç politikamızın gerçekten daha hızlı bir hareketlilik ve değişim içine gireceğini düşünüyorum. Bu dönemde hizmetin mutlaka çok iyi bir şekilde yapılması gerekiyor aksi takdirde sonucu menfi tesir eder.
Çünkü “Ayakları tökezlesin de düşsünler!” diyen düşmanlarımız, içeriyi bırakın meclisimize kadar girmiş, yanı başımızda ve en küçük bir gafletimizi kolluyorlar! İlk fırsatta -haritalar üzerinde oynayan- dış güçlere destekleri karşılığında vadettikleri diyetlerin hesapları açılacak!
İnsanı en çok üzen de dünyanın hiçbir ülkesinde dış güçlerle içli dışlı olup onların dümen suyuna girmiş, onlara canı gönülden bağlı; terör örgütü ile iltisaklı bu kadar insan nasıl bu makamlara gelebilmiş veya orada kalabiliyorlar!? Çok acı bir durum bu! Hiç, herhangi bir ülkenin parlamentosunda devletinin sinir uçlarına dokunan birine şahit oldunuz mu? Örneğin bir İngiliz devlet politikasını eleştiren veya İngiltere'nin terör listesine koyduğu bir örgütün savunuculuğunu yapan bir İngiliz milletvekili duydunuz mu? Batılı güçler, bütün demokrasilerini(!) bize yolladı da kendilerine hiç mi bırakmadılar? Hiç farklı ya da üniter yapıları hakkında sıra dışı konuşan kimse olmaz! Bölücü, mandacı düşünceye sahip ve demokrasi maskeli bu insanlar sadece niye bizde var?
Bugün eğer hükümet düşerse şunu iyi bilelim ki, ‘Müslüman kardeşlerim’ Türkiye diye bir Vatanımız kalmaz, sakın sanmayın ki sizin o oy verdikleriniz size buraları yâr edecek. Çünkü onların “Ağababaları” buna asla müsaade etmeyecek! Sizleri bu topraktan sürerlerse sevinin. Zira Sırpların, Hırvatların, Ermenilerin Müslümanlara neler yaptıklarını ASLA UNUTMAYIN!
Düşman kendini belli ediyor, gözümüzün içine bakarak söyledikleri yalanlarıyla propagandalarıyla küstah üsluplarıyla!.. O kadar edepsiz ki!.. Ee sen hâlâ bunu görmüyor, anlamıyorsan Müslüman; senin meşrebin oysa ne diyelim!? Ama senin asla onların nazarında herhangi bir değerin olmayacak, bunu da sakın UNUTMA!
“Seçim zamanı kullandığımız reyler bizim hangi tarafın adamı olduğumuzu açıkça göstermektedir. Hiçbir Müslüman açlıktan öleceğini bilse bile bir Allâhsıza, bir dinsize, bir masona, bir caniye katiyen rey veremez onların tarafını tercih edemez “ [Mehmed Zahid Kotku (r.a.)]
Dünyadaki sosyal ve politik değişimler, yeni ittifaklar ve yeni perde arkası müzakereleri hatta daha başka problemleri de beraberinde getirecek mi?
Bu düşüncelerin ışığında mantığımız, akl-ı selimimiz bizi birtakım endişelerin ve ihtimallerin karşısında hazırlıklı olma zaruretine mecbur kılıyor!
Amerika ile yeniden sözde müttefik olmayı hayal edenlerin, yaşlı Avrupa’nın en büyük rakibi olan Türkiye’yi fark edemeyenlerin, hâlen daha bizden endişesi olan Rusya ve dertleri kendi problemlerini çözmek dahi olmayan Amerika’dan medet ummaları, bir asırdır kabuğuna mahkûm edilen Türkiye'nin bu mahkûmiyete son verme çabalarını heba etmelerine asla izin vermeyeceğiz.
Zira Allah(cc) nurunu tamamlayacak! Ve Cenab-ı Hak'tan muradımız İslam'ın sancaktarlığını bin yıldan fazla yapmış atalarımızın mirasçısı olarak bu şerefli vazifeyi yine bize lütfetmesi, Nur'unu tamamlama vaadini gerçekleştirmeye bizi -aziz milletimizi, yüce devletimizi, kahraman ordumuzu- memur etmesidir!
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, kâfirler hoşlanmasa da nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Sûresi/8.Âyet)
Maskeleri düştü, bütün dünya bunların süper güç olmadığını anladı, saltanatları bitti! Bütün bunlar, tıpkı içerdeki uzantıları gibi beynelmilel tiyatroda bir trajikomedinin oynandığını gösteriyor. Çok acıklı ama çocuk aldatır gibi de komik olaylar cereyan ediyor.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki bilgi birikiminin, bilgi tasnifinin ve kullanılmasının aşırı boyutlara ulaştığı bir çağ! Başımıza gelen Asrın Felaketi; yaşadığımız tarifsiz acının, kederin yanı sıra dini duygularımızın yeniden kuvvetlenme temayülüne girmesine, kenetlenmemize, yüreklerimizin daha güçlü bir biçimde bir araya gelmesine ve saflarımızın sıklaşmasına kapı açtı. Hâliyle bu durum, küffarın gözünü çok korkuttu ve ehl-i salibin bir atak hâlinde, hücum havası içinde gözünü bize diktiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz.
İçerden ve dışardan gelen saldırılar, her ne kadar hoşumuza gitmese de unutulmamalı ki: “Gecenin en karanlık anı, şafağın en yakın olduğu zamandır!” Bize kıyamete kadar muteber olacak ve “Allâh(cc) katında tek Hak din olan İslâm'ın sancaktarlığını” geçmişte lütfeden Rabb'imiz, bizi tuzaklar karşısında yalnız bırakmayacak; o tuzakları, kuranların başlarına geçirecek! Biz yeter ki Liderimizin kim olduğunu idrak edelim, anlayalım ve anlatalım!
Selâm ve duâ ile...