Barbarlık Müzesi
Birkaç istisna dışında az katlı evlerden oluşan, ama yer yer tek katlı bahçeli müstakil evlerin de bulunduğu güzel bir yerleşim bölgesinde, mütevazi bir mahalledeyim. Mahallenin adı Kumsal mahallesi. Aradığım adresin üzerinde gezindiğim sokağın adı da İkinci İrfan Bey Sokak. Bir çoğumuzun bildiği gibi bu sokağın köşesinde bahçeli, tek katlı, su yeşili renginde pencereleri olan şirin mi şirin bir ev var.
Lefkoşa’nın Kumsal mahallesindeki bu ev, ne yazık ki yakın tarihimizde adına “Kumsal katliamı” veya “Noel katliamı” da denilen bir vahşete tanıklık etmiş.
Adımlarım beni bu eve yaklaştırdıkça gözlerim ne evin şirinliği ile meşgul oluyor, ne de bahçesinin güzelliği ile. Evin giriş kapısının yanında asılı bulunan, “Barbarlık Müzesi” tabelası iyiden iyiye canımı sıkıyor, içimi karartıyor. İç sesim demek ki Rum caniler burada katletmiş canlarımızı diye haykırıyor. Hüzünle karışık melankolik bir duygu sarıyor benliğimi.
Bundan altmış yıl kadar önce Rum çeteleri tarafından yapılan katliamı lanetlemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Zihnimi karmaşık düşünceler sarıyor. Ruhum hüzün yumağına dönüyor birden.
Şirin görünümlü bu evin kapısından içeri adımımı atarken ürperdiğimi hissediyorum. Girişte sağda kırmızı boya ile tavandan aşağıya insanın üzerine akan kan motifi verilen, “Aralık 1963” yazısı gözüme çarpıyor. Yapılan baskında kullanılan silahlardan çıkan kurşunların izleri tavanlarda ve duvarlarda siyah çerçeve içerisine alınmış. Bir odada, 1963-1964 yıllarında yaşanan Rum katliamı ile ilgili yabancı basında yer alan haberler gösteriliyor. Bir başka odada, katledilen Türkler ve yok edilen kültürel miras ile ilgili bilgiler aktarılıyor. Bilgi, belge ve fotoğraflar modern dijital teknolojik gereçler kullanılarak sunuluyor ziyaretçilere. Diğer odada burada şehit edilen Mürüvvet Hanım ve üç çocuğunun kanlı bornozları, pijama ve giysileri sergileniyor.
Sol tarafıma dikkat kesiliyorum. Banyonun önü ana baba günü gibi kalabalık. Bütün yüzler burada yaşanan katmerli acıya çevrilmiş. Ağlamaklı bakışlar kurşun izlerinin bulunduğu duvara çivilenmiş adeta. Mahzun gönüller o makus gecenin matemini yaşıyor gibi. Banyoda katledilen Nihat İlhan’ın Kutsi, Murat ve Hakan adındaki üç küçük çocuğu ve eşi Mürüvvet Hanım ile ev sahibesi Feride Hanımın çığlıkları hala duyulmada sanki.
Tarihler 24 Aralık 1963’ü gösteriyor. Kurşun sesleri karanlığı yırtıp Kutsi’ye, Murat’a ve Hakan’a saplanıyor. Günahsız beş masum insan canice katlediliyor. Hem de bütün dünyanın gözü önünde.
Oradan ayrılarak kendimi sokağa atmam bir oluyor. Yüreğime bir sancı saplanıyor. Acımı zapt etmeliyim diye düşünüyorum çaresizce.
Bunun gibi nice acılarımız var kuşkusuz. Ancak çok daha fazla umutlarımız var elbette.
Umarım yapanın yanına kâr kalmayan bir dünya kurulur ve orada yaşarız bizler ve çocuklarımız.
Sevgiyle kalınız.