Alın Kemmiyetinizi Verin Keyfiyetimizi!
Yazıya sert bir başlık atmanın artı ve eksilerini bir kenara bırakarak usul ve kararlı devinimlerle öncelikle gönlünüze sonra da artan kalanı bilinçdışlarınıza serpmek suretiyle toplumsal dertlerimi, can kırıklarını anlatacağım. Bir yazı serüvenin hazırlık aşamasında karşıma çıkan maruzattan aldığım ilhamdan doğan fikirlerimi sizlerle paylaşarak dertleşeceğim. Bu paylaşarak sitemleşme de olabilir. Bunun önemi bana olan tahammülünüzle meyvelenecek. Biiznillah
Kim? Ne? Nerede? Ne Zaman? Nasıl? sorularıyla zihinlerinizi yormadan – hâlbuki ben zorlukla yoğrulmuş ve yoğuran biriyim- iç muhasebe frekansınızı diri tutarak, zihnime -tıpkı mitralyözden boşalan mermilerin sıcaklığında- her gün işgal eden bir hakikati arz edeceğim. Biiznillah
‘‘Yüz gün koyun olarak yaşamaktansa, bir gün aslan olarak yaşamak daha iyidir’’ İtalyan atasözüne sığınarak efenim koyunların eti sütü derisi kemiği işkembesi diyecek kardeşlerimi de göz ardı etmeden meramımı saklamadan gizlemeden apaçık olarak ortaya koyacağım. Şişte yanabilir kebapta! İnsanın şu kısacık ömrüne –kimilerine göre ortalama 70 yıl kimilerine göre bir an- neler sığdırabilir neler sığdırıyor neler sığdırmamalıdır gibi soruları kendime sormak suretiyle mitralyözün ateşine ilk siftahımı yapmış bulunmaktayım.
Keyfiyet Kemmiyet kavramları ne anlama gelmektedir. Bizleri buluşturan bu iade talebinin sebebi hikmeti nedir hep birlikte müşahede edeceğiz. Seçmek, seçicilik liyakatin ve kalitenin anlamını hakikatin derinliğini talep etmeden keyfiyete ermeden önce bizi yaralayan gelişmemizi ve tekâmülümüzü olumsuz etkileyen yanlış algılandığı için yanlış yol izlenen sosyal hafızalarda ve bireysellikte bir marifetmiş gibi sunulan kemmiyetin fark edilmesine bir dirhem katkım olursa ne mutlu
Nedir bu kemmiyet? Kıymetli okur sayıca ifade edilen her şeyi kemmiyet olarak ifade edebiliriz. Atasözünde ifade edilen yüz koyun bir aslan denkleminde koyunun çokluğu kemiyeti aslanın mahiyeti keyfiyetini ortaya koymaktadır. Senin kitabın kaç adet sattı? Ne kadar para kazandın? Kaç takipçin var? Kaç kitap okudun? Gardorabın da kaç gömlek var ? Tesbihle kaç zikir çektin? Sende kaç çocuk var? Kaç evin var? Sizin takımın kaç üyesi var? Kaç paran var ? Senin otomobilin kaç basar? Kaç dakikada biter? Kaç kişiler? vb neticesinde rakamsallık belirten cevaplara ulaşmak için kurduğumuz cümleler bizim toplumsal terminalojimizde kemmiyet alanımızı oluşturmaktadır.
Toplumlar kapitalazmin dokunaklı terennümü ile birlikte bireyler rakamsal olarak ontolojik boşluklarını doldurmaya çalıştığını görmekteyiz. Rakamların kemmiyet eksenli oluşu bireylerin psikoloisinde adete birer onay görme, kabul görme, değerli olma aşağılık kompleksini bastırma gibi bireysel hallerinden doğan boşlukları doldurma aracına dönüşmektedir.
Kemmiyet ve Keyfiyet biri cam parçaları iken diğeri elması değerindedir.
Yüz koyun ve bir aslan rasyonalitesinde olayın niteliksel değerini kalitesini içeriğini mahiyetinin özelliğini ve öznelliğini, donanımını, derinliğini, hakikatini, toplumsal faydasını anlamını, maneviyatını gücünü, şecaatini, saygınlığını yani aslanlığını ortaya koyduğumuz denklemin adı keyfiyet olarak ifade edilmektedir.
Buraya kadar kemmiyet ve keyfiyetle ilgili kurduğumuz cümleler meselenin bir olgunluğa domurmasına aracı oldu kanaatindeyim. Bilirsiniz ki domurmak tomurcuklanmak filizlenmek ile eşdeğerdir. Biiznillah
Ben sosyal bilimlerle felsefe sosyoloji ve psikoloji ile fişirderken çulumu yırtmak suretiyle elimde bulduğum kemmiyet unsurlarını keyfiyetime galebe ettiğimi fark ettiğimden beri Alın kemmiyetinizi verin keyfiyetimi sitemiyle harlandım durdum.
Ama Artık yeter! Wake Up! Wake up! Uyanmalıyım! Uyanmalısın! Uyanmalılar! Keyfiyetin kemmiyete boğdurulduğu bu çağda kaç beğeni aldın kaç like yedin paradoksundan sıyrılıp kalbin ve ruhun lezzetlerinden bahsetmek için ne çok satılmış kitaplara ne de çok okunmuş insanlara ihtiyacımız var!
İşte bütün çıplaklığıyla soruyorum Koyunlardan mıyım? Koyunlardan mısın? Bu manayı anlar mısın? Bilmiyorum fakat beni koyun saymakla meşgul edenler neyi niçin yaptığını biliyor! Aklın kalbin ruhun derinliğinden gelen mananın feveranını işitemeyenler nerede çokluk orada necis dalına tutunarak kıymetin kalitede kalitenin keyfiyette olduğunu inkâr edenler inkâr ede dursun herkes kendi talihinin katili ya da katibi sırrınca kendim için istediğimi kardeşim için de istemeye ruhların dokunuşlarına gönül sürmeye devam edeceğim.
Bu yazdıklarımı kaç kişi okur sorusunu bezirganlara havale ederek Cem Ali burda ne demek istedi, bu adamın bir derdi var diyerek sabırla yazının sonuna erişen- okuyan o bir kişinin kalbine ve aklına olan dokunuşlarımı düşlüyorum. Kapitalist dokunuşların açtığı yaralara toplumsal can kırıkları demiştim. Bir canımın bilincinde sizlerle yani bay meçhulle dertleşmişken beni kaç okumuş kaç dinlemiş önemi var mı? Filizlenen keyfiyetimi rakamların gölgesinde yeşertemem! Herkes bir şeyi satmanın ( en çokta kendini) (pyr) peşindeyken ben neyin peşindeyim? İzzetin onurun haysiyetin, şerefin şecaatin neresindeyim- neresindesin?
Sonuç olarak bizler için ‘güzel ve iyi’ ‘çoktan’ daha eftal olmadığı sürece elimizdeki çokça misketleri azca elmaslara tercih etmeye devam ettiğimiz müddetçe atasözündeki koyun olma halinin otlaklığında bir ömür geçireceğiz. Keyfiyetin sırrını eren Aslanlara selam olsun!
Not: Artık sizden sabırlı yüz kişi olursa Allah’ın izniyle iki yüz kişiyi yener, sizden bin kişi olursa iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.(Enfal-8-65) Kuran-ı Kerim