AK PARTİ’DE NE EKSİK?
Başbakan Davutoğlu geçtiğimiz Cuma günü düzenlenen partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında kamuoyuna çok önemli mesajlar verdi. Benim açımdan en çarpıcı mesaj 7 Haziran seçimlerinden çıkardıkları derslerle alakalıydı.
Seçmeni suçlama gibi bir psikoloji içine girmedikleri, kusuru ve hatayı kendilerinde aradıkları şeklindeki ifadeleri siyaseten çok çarpıcıydı. Geçtiğimiz dönemlerde seçmeni suçlayıcı ifadeler kullanan ve ‘bidon kafalı’, ‘karnını kaşıyan adam’ saçmalıklarını kullananlara karşı hangi tavır içindeysek, seçmeni suçlama cüretindeki herkese karşı aynı yaklaşımı sergileriz.
Hakikaten, ne eksikti de Ak Parti tek başına iktidar olamadı? Eksik olan şey nasıl telafi edildi, nasıl telafi edilecek? Edildi mi acaba? Telafiye yönelik politikası var mı?
7 Haziran’dan beri bu yönde aktif bir çaba görebilmiş değiliz. Yapılan öz değerlendirme ve özeleştiriler kamuoyu ile paylaşılmadı. Paylaşılmış olsaydı çıkarılan dersleri değerlendirme imkânına sahip olabilirdik.
O zaman biz Ak Parti’yi, Ak Parti yapan neydi, vatandan neden sevdi bu siyasi oluşumu, sorularına yönelelim.
Adalet ve Kalkınma Partisi ismi bu manada çok önemli ipuçları vermektedir. Adaletin ve kalkınmanın beraber sağlanması, birini diğerine tercih etmeden uygulanması önemli bir ayrıcalıktı.
Birincisi, ideolojik olarak Ak Parti devletin değil, milletin yanında durduğu için iktidara taşınmıştı. Özgürlükleri merkezde tutan, herkesi kucaklayan, reform mantığıyla hareket eden bir parti olarak algılandı. Vatandaş bu özelliklerden hoşlandı. O nedenle farklı toplumsal, siyasi ve ekonomik kesimlerin kendilerinden bir şeyler buldu.
İkincisi, özgürlüğü savunan kadrolar halka yakın olduklarını eylemleri ve söylemleriyle gösterdiler. 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen akabinde TBMM lojmanlarının satılması yönündeki kararı ve tuttuğu kiralık evde ikamet etmesi Erdoğan’ın ve partinin en fazla takdir edilen özellikleri arasında yer aldı.
Halka tepeden bakmama, onların dertleriyle hemhal olma ve kendisi gibi davranırken halka yakın olma olarak isimlendirebileceğimiz bu yaklaşım toplum nazarında ciddi şekilde destek buldu. Recep Tayyip Erdoğan bu nedenle çok sevildi.
Toplum belki de ilk kez kendisi gibi düşünen, kendisi gibi yaşayan ve kendisi gibi tepki veren birini görünce çok rahatladı. Bu sadece Erdoğan’ın şahsıyla sınırlı kalan bir durum da değildi. Vekiller, bakanlar, kadrolar ve teşkilatlar aynı şekilde hareket etti.
Üçüncüsü, çekirdek kadro ve düşünsel yapı hep sağlam oldu. Farklı partilere ve ideolojilere kendimizi sevdirelim şeklinde bir tavır içine girilmedi. ‘Milliyetçi - MHP’li vekilimiz olsun’, ‘Solcu - CHP’li vekilimiz olsun’ tarzında bir tavır içine girilmemişti. Parti diğer irtibatlarını bırakarak gelen insanlarla kuruldu ve kökleşti.
Dördüncüsü, temiz siyaset, şeffaf toplum fikirleri önemli bir nitelik olarak göze çarptı. 2001’nin o ağır şartlarının üzerine, 28 Şubat’ın yıkıcı ve ayrıştırıcı ortamı hilafına adeta ‘çölde bir serin rüzgâr’ etkisi yaptı.
Yağmalanan kaynaklar ve yabancılaşmış siyasetçiler yerine temiz ve her şeyin merkezine hakkı ve adaleti koyduğunu gösteren kadrolar milletten tasvip gördü.
Yukarıda dört başlıkta ele aldığımız özellikler toplumun algısı idi. Doğrudur, yanlıştır bilemem, lakin toplum bunlara bakarak Ak Parti’yi iktidar taşımakla kalmadı, ona tarihinde olmadığı kadar güvendiğini gösterdi. Kurulduktan 14 ay sonra neredeyse anayasayı değiştirebilecek çoğunlukla iktidar gelen bir parti örneği dünyada yok.
7 Haziran seçimleri gene algılar üzerinden yürütüldü. Saydığım nitelikler kayboldu veya kaybolmadı fark etmez. Ama toplum demek ki yeterli görmemiş. Problem olduğunu düşünmüş.
Bu algıyla baş etmenin yegâne yolu bu dört özelliğin tekrar parlatılması, vurgulanması, ön plana çıkarılması ile olur.
Seçmen Ak Parti’de MHP’li aday görmek ,HDP söylemlerini duymak, CHP yaklaşımını tecrübe etmek istemiyor.
İstese gider o partilere oy verirdi. İlk elden düzeltmeleri gereken şey, MHP düşüncesindeki vekilleri listeden çıkarmak ve kuşatıcı bir söylem geliştirmek olmalıdır.
Ülkücü olduğunu, dünya âlemin bildiği, özellikle bürokrasiden siyasete taşınan vekiller toplumu ve siyaseti Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu netliğinde göremezler.
Ak Parti işe teşkilatları yücelterek, orada hizmet edenlere haklarını teslim ederek başlayabilir…