Şerife Oktar
Şerife Oktar Ağlatan Teklif

Ağlatan Teklif

Manidar bir video izledim. Anneler günü için hazırlanmış.  Bir sosyal deney yapılıyor. Önce gerçekte olmayan bir meslek icat ediliyor. İnternette sahte bir iş ilanı oluşturuluyor. Görüşmeye 18-45 yaş arası kişiler kabul ediliyor. Kişilerin özgeçmişleri vs. dinlenmeden önce yapacakları iş hakkında bilgi veriliyor:

-Bu sıradan bir meslek değil. Hatta dünyanın en önemli mesleği.  Özel yetenekler gerektiren bir iş. Unvan adı ise “Operasyon müdürü”. Çalıştığınız süre boyunca hiç oturamayabilirsiniz. Günün yirmi dört saati ve haftanın yedi günü çalışabilirsiniz.

- “Nasıl yani?  İmkan var mı böyle bir işe? Yasal mı?” gibi sorular soruyor iş başvurusu yapan kişiler.

-Oldukça sabır gerektiren bu işte çalıştığınız kişiler oldukça hassas ve sizin ilginize ihtiyaç duyan kişiler. Sabahtan akşama hatta isterseler sabahlara kadar onlara hizmet edeceksiniz. Hizmeti biraz geciktirdiğinizde bağıracaklar ama tepki göstermeyeceksiniz. Öyle birisi ki aşçılık, doktorluk, muhasebe, temizlik bunların hepsini yapabilmeli. Çok düzensiz insanların olduğu yerde çalışacaksınız. Siz düzenleyeceksiniz. Onlar tekrar dağıtacaklar. Siz toplayacaksınız ve bunu gülerek karşılayacaksınız. Bütün dini ve resmi bayramlarda, hatta hafta sonu bile çalışacaksınız. Hatta tatil yapmayacaksınız. Gerekirse iki katı bile çalışabileceksiniz. Hastalandığınızda da çalışacaksınız.

Oldukça şaşırıyor tabi iş başvurusu yapanlar.

- Bu iş için sizce ne kadar bir maaş verilmeli?

Çok yüksek bir ücret bekliyorlar tabi. Bu iş için kesinlikle bir ücret ödenmeyecek diyor. Karşıdakiler şaşkın.

-Bu işi kabul edenin deli olması lazım diyorlar.

-Bu işi yapan birçok insan var diyor.

-Kesinlikle inanmam kimse yapmaz diyorlar.

-Değil bir kişi bu işi yapan milyarlarca insan var.

-Kim peki?

-ANNELER.

-Onların hakkını asla ödeyemeyiz.   

Gözyaşlarını tutamıyorlar.

Ana başa taç imiş/ Her derde ilaç imiş/ Bir evlat pir olsa da/ Anaya muhtaç imiş

Ne de güzel söylemiş erenler. Uykusuz gecenin sabahında evladının gözünün içine gülerek bakandır ana. Sözlükte, çocuk doğuran kadın, der. Ama sadece doğurmaz ana. Doyurur, giydirir, özenle yoğurur, adam olması, adem olması için kendi hayatından fedakarlık edip güzelce yetiştirir.  Evin temizliğinden yemeğine, hekimliğinden bakıcılığına, muhasebesinden düzenine kadar öyle çok işi vardır ki annenin, gece olup da yatağa başını koyduğunda düşünceler izin verirse öyle uyuyabilir.

Peki, evlatları büyüyüp de koca koca insanlar olduğunda evlenip çocuk çoluğa karıştığında anne bırakır mı evladını? Tabii ki hayır. Tam derdi bitti derken yeni sorumluluklar alan evlat, yeni dertleriyle annesini kucaklar ve sıkıntısını yine ona açar.  

Bu konuda hem Rabbimizin hem de Allah Rasulünün pek çok sözü mevcut. Biz birer örnek verelim.

“Biz insana, anne-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. Önce bana, sonra da anne-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Ahkaf Suresi/15)

“Ana-babası, yanında yaşlandığı halde, [onların rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün.” (Tirmizî)

Ömür sermayemiz gelip geçici iken akıllıca davranıp cennete yatırım yapmak şüphesiz anne ve babanın en çok da annenin rızası alınarak olur. Onlardan hayır dua alanın sırtı yere gelmez. Ancak beddua alanın ise ne yazık ki başı dertten kurtulmaz. O yüzden eğer hala sağ ise onların ellerini öpüp hayır dualarını almayı, hiç değilse bu kadarını, kendimize de onlara da çok görmeyelim. Unutulmamalıdır ki kişi ne ederse kendine eder.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şerife Oktar Arşivi