Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal ABD başkanlık seçimlerine kadar

ABD başkanlık seçimlerine kadar

Günümüzde kim ne derse desin, global arenada ekonomi, siyaset ve sosyal konularda süreç, gelişmiş ülkelerin istekleri doğrultusunda kurgulanmaktadır. Planlanan kurgudan sapmaya yol açan içsel ve dışsal faktörler ortaya çıkması durumunda, bir şekilde ekonomik ve siyasi argümanlar, hatta onlarda yetmezse “pamuk şekeri kaplamalı” askeri unsurlar devreye sokulmaktadır. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, genellikle ABD merkezli olmak üzere yaklaşık son elli yıl, bu tür atraksiyon örnekleriyle doludur. İran-Irak Savaşı, Irak-Kuveyt Savası, Arap Baharı, Orta Doğudaki yar altı kaynaklarını ele geçirmek için Suriye üzerinden terör örgütlerinin açıkça silah ve parasal olarak desteklenmesi, fakir Afrika ülkelerinde demokrasi ve özgürlük adıyla kışkırtılan etnik kökenli kabile çatışmaları, ilk akla gelen ve bir çırpıda sayılabilenlerden bazılarıdır.

İkinci dünya savaşından sonra Rusya ile birlikte iki süper güçten biri olan ABD’nin, XX. yüzyıl sonunda tek süper güç konumuna gelmesinden sonra ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda, başka ülkeler tarafından aleyhine oluşturulan bir gelişmenin ortaya çıktığı görülmemiştir. Bilinçli olarak ABD aleyhine bir konunun ortaya çıkması, görünürde bağımsız, objektif koşullarda ülkelerin ekonomik ve sosyal alanlarda gelişmesi amacıyla kurulan ancak uygulamada başta ABD olmak üzere Kanada, Japonya ile AB üyesi ülkelerin çıkarlarını koruma amaçlı politikalar üretmekten başka herhangi bir işlevi bulunmayan IMF, WB, WTO, OECD, ILO, UNESCO gibi kuruluşlar sayesinde, zaten günümüzde pek de olası değildir. Genel durumun böyle olduğu koşullarda ABD, AB gibi gelişmiş, BRIC özelinde gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde ortaya çıkan ekonomik ve siyasi konuların değeri, büyük resim içinde küçük ayrıntılardan öteye geçebilmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle tek tek ülkelerin yapması gereken, küresel bazda meydana gelen gelişmelere göre pozisyon almaya çalışmaları yerine, kendi içsel dokularına uygun ve nüfusunun tamamını içine alan, siyasi gelecek duygularını bir tarafa iten kısa vadede değil uzun vadede kalıcı getiriler kazandıracak ekonomi, siyasi, sosyal, toplumsal, eğitim, hukuk, demokrasi ve insan hakları politikaları devreye sokulmalıdır.

XXI. yüzyıl koşullarında hiçbir ülkenin dışsal faktörlerden etkilenmemesi yada onları yok sayması olanaksızdır. ABD’nin, Orta Doğu’daki olası çıkarlarına zarar verebilecek potansiyele sahip ülkeler olarak nitelediği İran ve Rusya’ya yönelik ekonomik ve siyasi yaptırımlara başvurması, yada yaklaşık yirmi beş yıllık süreçte dünyanın en büyük ekonomisi durumuna geleceği konuşulan Çin’e yönelik gümrük tarifelerine girişmesi, yine terör örgütlerini açıkça desteklemesi veya imza attığı uluslararası anlaşmalardan kendi kafasının estiğine göre çekilmesi gibi uygulamalarına engel olunması veya sonuçlarının yok sayılmasının önüne geçilmesi olanaksızdır. Bu tür genel politika uygulama örnekleri sadece ABD için değil, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkeler içinde söylenebilir.

ABD ekonomisinin performansını ortaya koyan verilere göre 2020’deki başkanlık seçimlerine kadar D. J. Trump’tan, yukarıda sıralanan genel konulardaki birbirine ters zikzak karar örneklerine, özel ve nokta atışı konularda da sıklıkla rastlanılacaktır. Daha şimdiden bunun sinyalleri verilmeye başlanmıştır. Çin’e yönelik Eylül ayında uygulamaya koyacağını ilave %10’luk genel gümrük vergisi uygulamasının, gelen tepkiler nedeniyle sağlık gibi nedenler gerekçe gösterilerek bilişim teknolojisi ürünleri için 15 Aralık’a kadar ertelediğinin açıklaması gibi. Petrol fiyatlarının arzına bağlı olarak istikrarlı bir banda oturtulamaması, küresel ekonominin yükünü çeken ülke ekonomilerindeki resesyon tehlikesinin devam etmesi, Çin’in ABD’ye karşı başlattığı kendi ülkesinin çıkarlarını savunma adına ortaya koyduğu haklı tepkilerin kur ve ticaret savaşlarını tetikleyecek boyutta olması ve bu gelişmenin ABD ekonomisini olumsuz etkilemesi sonucunda Trump’ın, ABD’nin çıkarlarını koruma ve tekrar başkan seçilebilme pahasına alabileceği dengesiz kararlara ve sonuçlarına tüm dünya olarak hazırlıklı olmakta fayda vardır. Trump’ın alabileceği kararları tahmin edebilen yada en kötü senaryoya göre politikalar geliştiren ülkeler, birkaç yıllık sürede karlı çıkan veya minimum zararl çıkan ülkeler olacaklardır. Bu noktada S-400, F 35, Suriye gibi önemli konularda ABD ve Rusya ile derin ilişkilere giren Türkiye’nin hata yapma lüksü yoktur. Aynı şekilde Brexit ve Almanya odaklı AB yanı sıra, iç ekonomik ve siyasi dengemizin kontrolden çıkma sinyallerinin geldiği  konularda da.      

     

Soru: Yeni Klasiklere göre kısa ve uzun dönemde Phillips Eğrisi geçerli mi? Neden?

Sözün Gözü: Davranışlar ve düşünceler kalbin dışa yansımasıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi