Vakti Kuşanmak
Yüce Rabbimiz insanlığın hizmetine sunulmak üzere sayısız nimetler yaratmıştır. Hiç şüphesiz vakit nimeti de bu nimetlerin ilk sıralarında ve her anı etkili bir şekilde değerlendirilmesi gereken önemli bir kıymet olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki ezanla başlayan geçici ömrümüz sala ile son bulmaya doğru hızla ilerlerken vaktin kıymetini bilemiyor ve vakti yaratana hakkıyla şükretmeyi ihmal ederek gaflet deryasında kulaç atabiliyoruz. Oysa dün gitti yarın henüz gelmedi o halde içinde bulunduğumuz vaktin kıymetini bildirecek meşguliyetlerimizin olması gerekir.
Unutmayalım ki bütün vakitler, vakti verenin tasarrufundadır. Vakte girmek, vaktin bilincini taşımak ve vaktin sahibine yakarışta bulunmak ancak vaktin yegâne sahibini tanımakla mümkündür. Bizim için hakkıyla ihya edilen her vakit, Kevser ırmağından süzülüp gelen ve kuruyan dudaklara, susamış gönüllere, katılaşmış kalplere ferahlık veren şifa damlasıdır. Bizim için ihya edilmiş bir vakit, kişiyi Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘‘zaman bendedir ve mekân bana aittir’’ anlayışına ulaştıran kâmil bir anlayış demektir. Bizim için hakkıyla ihya edilen bir vakit Hz İbrahim’in yanında olup bizi esir almaya çalışıp değerlerimizden uzaklaştıran zamane putlarının karşısında dimdik durmaktır. Hz. Musa’nın yanında saf tutup denizleri ve çölleri aşmaktır. Hz Nuh’un kurtuluş gemisinde yer alıp, Hz Muhammedin (s.a.v) rahle-i tedrisesinde yetişen Mus’ablar, Muazlar, Erkamlar gibi yeni dimağların yetişmesine vesile olmaktır. Bu yüzden Rabbimiz Asr Sûresi’nde; “Zamana yemin olsun!” buyururken aslında insanlığı zamanın kıymetini idrak etmeye sevk etmiştir.
Maalesef zamane Müslümanları olarak günlük hayatın koşuşturmasından, telaşından, çoğu zaman gafletimiz artıyor, kalabalıklar içerisinde iliklerimize kadar hissettiğimiz yalnızlık duygusuna çare arıyoruz. Yaşadığımız kıymetli vaktin farkına bile varamıyoruz. Nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi, bu dünyada bir başlangıcımızın olduğu gibi bir de bitişimizin olduğunu unutuyor ve vakti kuşanmaktan uzak kalıyoruz.
Bu kısır döngünün içerisinde güzel çalışmalar, örnek projeler de yapılmıyor değil tabi. Milli Eğitim Bakanlığımız bu sene güzel bir projeyi hayata geçirdi. Öğrencilerimizin namaz konusuna yönelik bakış açılarını zenginleştirecek, namazın bireysel, sosyal ve toplumsal yönlerini fark etmesini ve özellikle manevi huzuru tecrübe etmesini sağlamak amacıyla okullarımızda gönüllülük esasına göre "Vakti Kuşanmak" çalışması yapmaktadır. Çalışma kapsamında öğrencilerimizin okul dışı zamanlarda kişisel-manevi gelişimlerini desteklemek amacıyla namaz alışkanlığı kazandırmayı hedeflemektedir.
Gerek evlerimizin bir mescit olması yönünde gerekse camilerimizin gençlerle şenlenmesi yönünde hasbî çalışmalar yaptıklarına bizzat şahitlik ettiğim Milli Eğitim “Vakti Kuşanmak” komisyonunu yürekten tebrik ediyorum. Biz veliler için ara tatilin başlangıcı birer fırsattır. Önce kendi üzerimizdeki gafleti silkeleyip sonra da çocuklarımızı namaz konusunda yeniden güçlü bir dirilişe sevk edebiliriz. Hep beraber kurtuluşun en önemli vizesine talip olup huzura kavuşabiliriz. Rabbimiz Fecr suresinde ne güzel ifade ediyor: Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!(Fecr 27.28.29.30) Vakitler hayr ola, şerler def ola. Rabbim bizi ve neslimizi namazı devamlı kılıp vakti hakkıyla kuşananlardan eylesin. Selam ve dua ile…