Uygar Ülke Olmanın Ölçütleri
Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını “medeni olup olmama” alanında da ülkelerin başarı karnelerini ellerine tutuşturdu. Bu bulaş geçtikten sonra çok yönlü tartışmalar ve araştırmalar yapılacaktır, eminim.
Uygarlığın ölçüsünün salt yol, su, baraj, köprü ve elektrikten geçmediğini anladık. Bunlar medeniyetin maddi yönleriyle ilgili konular. Asıl insanı medeni yapan, insani değerler alanındaki yaklaşım tarzları.. Bu olmadıkça medeniyet her an zulme dönüşebiliyor. Katip Çelebi’nin vurguladığı gibi, tedeyyün (İslam dini) olmadan temeddün (medeniyet) olmaz. Çünkü din; adalet, paylaşma, merhamet, şefkat, sosyal dayanışma gibi değerlerle örülüdür. Bu değerlerin aktif olmadığı bir dünyada “bireyselcilik, yabancılaşma ve dışlama” gibi zihniyetler yaşama alanı bulur. Böyle bir zihniyetin egemen olduğu bir dünyada uygarlık vahşete dönüşebilir.
Bugün Amerika, İngiltere ve İspanya gibi ülkelerde pandemiden en çok zarar gören kesimler toplumun alt grupları diye nitelendirilen adeta ölüme terkedilen huzurevlerinde kalanlar, evsizler, siyahiler ve kimsesizler olmuştur. Hatta bunların içerisinde savaş gazilerinden bile bahsedilmektedir. Nice devletler onlara karşı bile şükran vazifelerini yerine getirememişlerdir. Binlerce insan hayatını kaybetmiş, bütün bu kayıplar karşısında ne yöneticilerin ve ne de halkların merhamete dayalı bir refleksleri olmuştur. Acı olan bu olaylar üzerinde insanlık bir defa daha yeniden düşünmesi gerekir. Bu bir ayrımcılık ve ırkçılıktır.
Öte yandan Türkiye bütün bir dünyada gerçek medeni olma alanında bir kutup yıldızı gibi parlamıştır. Hem elinde bulunan imkânları kendi insanıyla ve hem de dünya insanıyla paylaşmıştır. En gelişmiş ülkeler bile bir maskeye muhtaç hale gelirken, haksız yere birbirlerinin mallarına el koymayı tercih ederken Türkiye imkânlarını seferber etmiştir. Bu paylaşma ahlakının temelinde tedeyyün vardır. Ayrıca, pandeminin Türkiye’ye giriş yaptığı günlerde 65 yaş üstü vatandaşlarının sağlığını korumak ve onlara yardım elini uzatmak adına ciddi tedbirler almıştır. Batı’da yaşanan rezalet, çok şükür bizim ülkemizde yaşanmamıştır.
Bir başka yapılan iş, dünyanın neresinde bir vatandaşımız ses vermişse, bu sese kulak verilmek suretiyle ambulans uçağıyla ülkemize getirilmiştir. Bütün bunlar dünyanın gözü önünde yaşanmıştır. Hatta bazı ülkeler kendi vatandaşlarına bile sınırlarını kapatırken ülkemiz onlara sahip çıkmış, hem karantinaya almış, tedavileriyle uğraşmış ve hem de sağlıklı bir şekilde ülkelerine devletimizin imkânlarıyla ulaştırmıştır. Covid-19 hastalığına yakalanan tüm vatandaşlarımız sosyal devlet olmanın bir gereği olarak meccanen tedavi altına alınmış, devletimiz tarafından tedavileri yapılmıştır. En gelişmiş ülkeler diye resmedilen ülkelerde ise, sağlık sitemleri temelden çökmüş ve sağlık sigortası olmayanlar kapı dışarı bırakmışlardır. Bunun anlamı, ölüme terk etmektir.
Türkiye’de hem devletimiz ve hem de devleti yöneten hükûmetimiz iyi bir sınav vermiştir, hala da vermektedir. Her türlü devlet imkânlarını seferber ederek, vatandaşının hizmetine sunmuştur. Hatta değil içeride, dışarıda kalan vatandaşlarını da sahipsiz bırakmamış, onları mağdur etmemiştir. Onlara şefkat elini uzatmış ve ülkemize getirmiştir. Hepimiz olup bitenleri sevinç gözyaşları içerisinde televizyon ekranlarından izlemişizdir. Bütün bunlar bizim insana bakış açımızla yakından ilgilidir. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” zihniyeti, bunu gerektirmektedir. İşte bunun uygulanma laboratuvarı Türkiye’miz olmuştur. Çünkü bizim inancımızda insan, mükerrem bir varlıktır. Bunun dini, milliyeti ve ülkesi olmaz. “İnsan” özelinde insan değer kazanır. İslam’ın insana bakış açısı budur.
O halde medeni olmakla deni olmak arasında sadece bir ince çizgi vardır. Eğer siz insana külli bir bakış açısıyla bakmazsanız, medeniyetiniz iflas eder. Bugün Batı medeniyetinin iflas etmesi gibi. Rabbim ülke insanımıza akıl, fikir versin. Bizleri bir ve beraber kılsın. Bu birlik ruhuyla terör belasını yendiğimiz gün, inanın ülkemiz bir başka ülke olacaktır. Bu ülke sadece kendimiz için değil, maddi-manevi anlamda bütün bir dünya için rahmet, adalet ve şefkatin güçlü sesine dönüşecektir. Gelin o zaman bunun için çalışalım.
Not: Bütün kardeşlerimizin Ramazan Bayramını tebrik eder, Yüce Allah’tan sıhhat ve afiyetler niyaz ederim.