Uçak krizi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyareti
Said OKTAY
Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
24 Kasım 2015 tarihinde Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından gerilen ve kopma noktasına gelen Türk-Rus ilişkileri, 9 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın büyük bir heyetle Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaretle yeni bir evreye girmiştir. Bu ziyaretin öncesinde Erdoğan’ın, Putin’e gönderdiği mektup ve telefon görüşmeleriyle başlayan diplomatik ve siyasi diyalog, 9 Ağustos St. Petersburg görüşmelerine zemin hazırlamıştır.
Uçak krizinin ardından yapılan karşılıklı sert açıklamalar ve yaptırımlardan sonra 9 Ağustos görüşmelerindeki ılımlı hava, iki lider arasında arabuluculuk yapan Cavit Çağlar, İbrahim Kalın, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti lideri Ramazan Abdulatipov, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve birçok iş adamının devreye girmesi ile sağlanmıştır.
Cavit Çağlar, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın önerisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından arabuluculuk için görevlendirildikten sonra, Devlet Bakanı olduğu yıllarda Rus Devlet Başkanı yardımcısı olan Ramazan Abdulatipov’un dostluğunu kullanarak Putin’e ulaşmayı ve Putin’i yumuşatmayı başarmıştır. Daha sonra açılan bu kanal sayesinde Kremlin’in zirvesiyle irtibat sağlanmıştır.
Nazarbayev ise önce St. Petersburg da Putin’le görüşmüş, Putin’in sözlü değil yazılı bir özür beklediğini Türkiye’ye iletmiştir. Nazarbayev, Şangay İşbirliği Örgütü toplantısı için Özbekistan’a gittiğinde büyükelçisinden acil kodlu bir aramayla İbrahim Kalın’ı aramasını istemiştir. Nazarbayev, Taşkent’te Putin ile görüşmüş ve mektup gelirse yumuşamanın gerçekleşeceğini Kalın’a bildirmiştir. İbrahim Kalın hemen bir mektup kaleme almış, tercüman ve Kazak Büyükelçisinin de kontrol etmesiyle mektup tamamlanmıştır.
Mektupta “özür dileme ve tazminat”a yer verilmezken, Rusçada “mazur görün” “af edersiniz” “kusura bakmayın” anlamlarına gelen “izvinite” kelimesi kullanılmıştır. Daha sonra mektup, Kalın ve Çağlar’ında bulunduğu özel uçakla Taşkent’te Putin’e yetiştirilmek üzere acilen yola çıkarılmıştır. Mektupta askeri uçağın düşüşüyle ilgili üzüntüler paylaşılırken, ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulanmıştır.
Sonraki süreçte, 9 Ağustos’tan düzenlenen ziyaretle Türkiye, Rusya’yla bozulan ilişkileri rayına oturtmayı, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası zayıflayan Batı/Amerika ile olan ilişkileri Rusya’yla dengelemeyi, dost ve müttefik ülke sayısını arttırmaya yönelik politikalara Rusya’yı da dâhil etmeyi, Suriye konusunda Rusya’yla ortak bir payda da buluşmayı, tarım, turizm ve inşaat sektörlerindeki Türk şirketlerin Rusya pazarına yeniden giriş yapmasını sağlamayı, Güney Akımı projesinde Bulgaristan ve diğer Avrupa ülkeleriyle anlaşamayan Rusya’nın Türk Akımına dönmesini sağlamayı amaçlamıştır.
Karşılıklı heyetler halinde gerçekleşen görüşmelerde; Ortadoğu ve dünya siyasetine dair yeni bir yol haritası, ülkeler arasındaki ikili sorunlar bağlamında Turizm, Tarım ve İnşaat gibi sektörel işbirliği sorunları, Suriye konusu, Akkuyu Nükleer Santrali, Türk Akımı ve doğal gaz transferi, iki ülke ticaretinin 100 milyar dolar hacmine yükseltilmesi ve bazı askeri konular masaya yatırılmıştır. Görüşmelerin ardından Erdoğan ve Putin, iki ülke arasında bir süredir yaşanan krizi aşmada izlenecek yola dair açıklamalarda bulunmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında üst düzey işbirliği konseyinin yeniden canlanması, charter uçuşlarının (tarifeli düzenlenmeyen özel uçuşlar) yeniden başlaması, Türk girişimcilerinin önünün açılması, tarım ürünleri de dahil olmak üzere ikili ticaret engellerinin ortadan kaldırılması, vizesiz rejimin yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini vurgularken, Putin; Türkiye’ye yönelik yaptırımların adım adım kaldırılması, Karma Ekonomi Komisyonu ve Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantılarıyla işbirliğinin yeniden pekiştirilmesi, Hükümetler düzeyinde 2016-2019’u kapsayacak bir işbirliği programının gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca bu görüşmelerde, Akkuyu ve Türk Akımı projeleri de dâhil olmak üzere bir Türk-Rus ortak yatırım fonu kurulmasını kararlaştırılmıştır.
9 Ağustos’ta düzenlenen Türkiye-Rusya zirvesi, Batı’nın ikiyüzlü politikalarına karşı bir duruş sergilenmesi bağlamında oldukça önemlidir. Görüşmelerle, Türkiye ve Türki Cumhuriyetler arasındaki ilişkilerin daha sağlam bir temele oturtulması da sağlanırken, salt ABD eksenli bir dış politikayla Orta Asya ve Kafkasya’ya açılmak yerine halkaya Rusya’yı da almak, dış politik seçenekleri arttırmak açısından çok önemlidir. Bu durum Suriye ve DAEŞ terörü konusunda ortak bir yaklaşım benimsemek için de yeni alanlar açacaktır.
Daha önce kaleme aldığımız “Dış Politikada “Eksen Kayması” mı? 15 Temmuz Sonrasında Türkiye-Rusya Yakınlaşması” yazısında da ifade ettiğimiz üzere, bir ülkenin dış politikasının esnek olması gerekliliği ve “kayma” olarak telakki edilen yeni hamlelerin aslında dış politikada bir çıkış yolu olarak denenmesidir. Mesele ülkenin var oluşu ve egemenliği ve halkının mevcudiyetinin devamını sağlamak ise dış politikada ittifaklar, ortaklıklar, işbirlikleri –ilkesel duruş saklı kalmak kaydıyla– normal olduğudur. Zira katı/sert olan kırılır, elastik olan yeni hamle ve adımlara açıktır.