Türklerde Dil Şuuru
Dil her ferdin özel kimliğidir. İnsan kendi dilini hiçbir zaman unutmaz çünkü dil onu kültürüne bağlar ve her yerde beyaz elbisedeki siyah leke gibi kendi gösterir. İnsan okumuş olup olmadığını ve uygarlığını ağzından çıkan laflarla belli eder. Farsçada bulunan bir beyit de bunu şöyle açıklar. .تا مردسخن نگفته باشد عیب و ہنر نہفتہ باشد Yani, insan konuşunca kendi vasfını kendi belirtir. Her millet kendi dilini muhafaza eder. Muhafaza edemeyenler ise ya siyaset dalgalarına karşı kendini savunamamıştır ya da kendi özelliğini kaybedip başka dillerin bir parçası olmak üzere kendini feda etmiştir.
Türkiye, çok hassas dil şuuru olan milletlerden biridir. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye, dünyanın her cephesinde bu dili konuşanların sayısını artırmak için önemli çalışmalar yapıyor ve ileride bunun faydasını göreceğinden hiç şüphemiz yok. Türk dilini öğrenmek için Türkiye’de olmak bir şanstır. Ayrıca Türkçe bilmek demek, Orta Asya’da konuşulan farklı lehçelere de az veya çok aşina olmak demektir.
Sekiz aydır Türkiye’de yaşıyorum. Bazen resmi işlerle uğraştığım da oluyor. İşlerimi hallederken İngilizce veya başka bir yabancı dil konuşmak yerine bozuk da olsa Türkçe konuşmam memurların hoşuna gidiyor. Buna çok seviniyorlar çünkü ben onların işini kolaylaştırmış oluyorum. Tabii bazen bunun zararını da görüyorum: Türkçe konuştuğumda insanlar aksanımdan yabancı olduğumu fark edip ürün fiyatlarını artırıyorlar ama ben de “pazarlık” kelimesini biliyorum. Tabii satıcıların yüksek fiyat söylemeleri birçok yerde görülen bir durumdur. Buna hiç şaşırmadığımı belirterek yazıma devam ediyorum.
Her millet kendi dilini sever ama Türklerin dillerine daha fazla sevgi duyduğunu gördüm. Alıntı kelimeler yerine mümkün olduğunca Türkçe kelimeler kullanmayı tercih ediyorlar. Türkler yabancı bir dil öğrenmekte çok zorlanıyorlar. Türkçeye olan sevdaları izin vermiyor ki başka bir dil öğrensinler! Dillerini böyle korudukları için bugün bütün dünya Türkçenin çok zengin bir dil olduğunu kabul etmektedir. Ayrıca bir ülkenin ekonomisini canlandırması için de öncelikle dilini zenginleştirmesi ve yayması gerekiyor. Dil iki ülke arasında iletişimi sağlayan bir köprüdür. Türkler, bu köprüyü oluşturabilmek için Türkçeyi bütün dünyaya öğretmeye çalışıyor. Türkçe de diğer dillerden az çok etkilenmiştir. Globalleşme nedeniyle her millet gibi onlarında bu etkiden kendilerini kurtarmaları zor oluyor. Yine de takdire şayan olduklarını düşünmekteyim çünkü her şeye rağmen dillerini bugüne kadar muhafaza etmişlerdir. Bu muhafazanın başlangıcı on birinci yüzyılda yaşamış olan Kaşgarlı Mahmut’a dayanır. Onun mirasına yüzyıllardır sahip çıkan dilci, yazar ve şairlerle birlikte bütün Türk milletine selam ederek yazımı sonlandırmak istiyorum.
Başka dile uymaz annenin sesi,
Her sözün ararsan vardır Türkçesi!
Ziya Gökalp