Türk Dünyasının Ortak Türkçesi
Türk Birliği denilince ilk akla gelen, Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” terimidir. Bu terim hem söylendiği zaman, hem de günümüz itibariyle Türk birliğinin önündeki esas hedefleri belirliyor. İsmail Bey Gaspıralı, Türk birliği için ilk hedef olarak ortak dil şartını koyuyor. Ancak, günümüzde maalesef, sadece şiveleri bir-birine yakın olanlar anlaşa biliyor.
Bu konuda ben şahsen yeni bir dilin oluşturulması yerine, her bir Türkçenin şivesini korumakla beraber, ortak Türkçenin, Türkiye Türkçesi olması gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar mevcut kelimelerden ortak bir dil oluşturulması mümkün olsa da bu hem uzun süreç olur, hem de yeni Türkçeni, Türk toplumlarının benimsemesinde zorluk yaşanabilir. Ortak Türkçenin, Türkiye Türkçesi seçilmesini de boş yere söylemiyorum. Bu konuda Türkiye daha münasiptir. Çünkü, Türk devletleri arasında en fazla nüfusa sahip Türkiye’dir. Dolayısıyla en çok konuşulan Türkçe de Türkiye Türkçesidir. Ayrıca, diğer Türk devletlerine nazaran, Türkiye hem çok tecrübelidir, hem de siyasi, ekonomik, askeri, eğitim v.s. birçok konuda daha güçlüdür. Bu sebepten, diğer Türk toplumları arasında en çok iletişim kurulan ortak Türkçe de Türkiye Türkçesidir.
Fakat, Türkiye Türkçesinde de eksikler olduğu düşüncesindeyim. Diğer Türk devletleri arasında en fazla yabancı kelime alan Türkiye Türkçesidir. Türkiye Türkçesi ortak Türkçe olacaksa, ilk başta alınan yabancı kelimeler üzerinde çalışma yapılmalıdır. Alınan bu kelimeler, eğer, diğer Türk devletlerinde de kullanılıyorsa o kelimelere dokunulmayıp, sadece Türkiye’de kullanılan ve daha sonradan eklenen kelimeler üzerinde işlem yapılabilir. Bu konuda Doğu Anadolu’da kullanılan Türkçeye bakılabilir. Zira Doğu Anadolu Türkçesi, Türk Dünyasına en yakın Türkçedir.
Ortak dil meselesi sadece günümüzde değil, 100 yıl önce de tartışılan konulardandı. Hatta 100 yıl önce bu meseleyi halletmek çok daha kolaydı. Çünkü, o zaman halkın konuştuğu şive bir-birinden bu kadar uzak değildi. Ve en önemlisi, ortak alfabe vardı. Günümüzdeyse bundan yoksunuz.
Ortak dil çalışmalarına başlanılması için ilk önce, ortak alfabenin oluşturulması lazımdır. Bu konuda çalışmalar yapılsa da maalesef, günümüze kadar bir sonuç alınamadı. Latin alfabesi üzerine ortak Türk alfabesinin oluşturulması fikri, daha Türk devletlerinin bağımsızlıklarının ilk yıllarında başladı. Fakat, birçok bilim adamı, resmi veya özel kuruluşlar tarafından hazırlanan alfabelerde ilerlemeler kaydedilmedi.
Ortak alfabe konusunda alınmış en önemli karar 21-23 Mart 1993 tarihinde yapılan “Türk Devletleri Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nda ortak alfabeye geçişin gerekliliği hakkındaki karardır. Bu karara göre, mevcut Türkiye alfabesine ilave olarak “Q, X, W, Ň, Ä” harfleri de alınarak Türkiye ve diğer Türk devletleri arasında ortak alfabenin oluşturulması sağlanacaktı. Ancak, ne Türkiye, ne de diğer Türk Cumhuriyetleri bu kararı uygulamadı.
Sonuç olarak, yine en başa dönüyorum, Türk birliği, İsmail Bey Gaspıralı’nın da dediği gibi, “dilde, fikir, işte birlik” ile gerçekleşir.