Tarık Ziyad
Tarık Ziyad Tüm hayırlar nasibimiz olsun

Tüm hayırlar nasibimiz olsun

Kıymetli dostlar. Bir söz vardır ki, umudunuzun diri kalmasına sebeptir. Bekleyişleriniz öylesine güzel ve tatlıdır ki; bu bekleyişler, yanında sabır da gerektirir.

Neydi bu söz:

"Hayatta en güzel ihtimal nasiptir."

Nasibimize göre varız, nasibimize göre hayatımızı idame ettiririz. Ancak atladığımız nokta şu:

Ne kadar nasibimizin peşinde koşuyoruz? Belirlediğimiz hedefler çerçevesinde, kurallarımızı belirleyerek, planlarımızı hayata ne kadar sokuyoruz?

Ya da, bir başkasının nasibi için kendi nasibimizi görebiliyor muyuz?

Bu son ifade ettiğim cümle o kadar önemli ki dostlar, Bir başkasının nasibi için kendi nasibimizi görmek...

Bu ifade ettiğim cümleyi daha somut hale getirebilme adına şöyle örneklendireyim:

Camide zengin bir adamla bir derviş yan yana namaz kılıyorlardı. Birbirlerine olan yakınlıklarından dolayı ne okuduklarını ve ne dua ettiklerini duyuyorlardı.

Derviş namazdan sonra ellerini açtı:

"Ya Rabbi! Karnım çok aç beni şu yemek ve şu tatlılarla rızıklandır," diye dua etti.

Dervişin duasını duyan zengin adam, içinden şöyle geçirdi:

"Bana duyurmak için sesli dua ediyor. Böyle yapmaktansa doğrudan gelip para isteseydi verirdim. Şimdi ona bir şey vermem."

Zengin adam böyle düşünürken derviş caminin bir kenarına çekilmiş ve uykuya dalmıştı. Az sonra camiye elinde tepsiyle bir adam geldi. Doğruca, uyuyan dervişin yanına giderek dervişi uyandırdı ve elindeki tepsiyi derviş verdi.

Derviş tepsinin üzerini açtı. Zengin adam geriden bu hadiseyi takip ediyordu. Tepside dervişin az önce duada istediği yiyecekler vardı. Derviş yemekleri yedikten sonra tepsinin üzerini örterek adama geri verdi.

Bu işe hayret eden zengin adam merakla yemekleri getiren kişiye yaklaştı:

"Arkadaş sen kimsin?"

"Ben hamallık yapan biriyim."

"Bu adamı tanıyor musun?"

"Hayır."

"Bu yemekleri kim gönderdi?"

"Kimse göndermedi, ben getirdim."

"Peki tanımıyorsun da niye getirdin?"

Anlatayım: "Ben fakir biriyim. Hamallık yaparak geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Yükünü taşıdığım zengin biri bana fazlaca para vermişti. Hazır elime geçmişken eşimin ve çocuklarımın istediği yiyecekleri yapmak için gereken malzemeleri alıp eve gittim. Eşim yemekleri yaparken ben uyuya kalmışım.

Rüyamda Peygamber Efendimizi (s.a.v.) gördüm.” Bana buyurdular ki:

– Şu camide bir veli var. Onun canı bu yiyecekleri istedi. O yemeği ona götür. Yiyebildiği kadar yesin. Kalanını da siz yiyin. Allah (c.c.) size bereket verir. Bunu yaparsan senin cennete girmene ben kefil olurum.

Uyanır uyanmaz hemen tepsiyi buraya getirdim. Gerisini siz de gördünüz."

Zengin adam bu durum karşısında hayretler içinde kaldı ve hamala sordu:

"Bu yemekler için ne kadar masraf ettin?"

O zamanın parasına göre bir şeyler söyler. "Şu kadar para"

"Sana yaptığın masrafın on mislini vereyim, bana kazandığın sevabın bir kısmını ver."

"Olmaz."

"Yirmi mislini vereyim."

"Olmaz"

"Elli mislini yok… Yok… Yüz mislini vereyim."

"Boşuna uğraşma. Ne verirsen ver yine de vermem. Bunun karşılığında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) benim cennete girmeme kefil oldu. Bütün dünyayı versen yine de vermem. Eğer senin bu sevaptan nasibin olsaydı, bu iş sana nasip olurdu. Baksana, yan yana namaz kılmışsınız ama senin paran nasip olmamış."

Kıymetli dostlar. Bazen nasip kapımızı çalar. Önemli olan nasibin ne şekilde geldiğidir. Bu yüzden mesele bakmak değildir, görebilmektir. Ama bekleyerek değil; Allah'a yakınlaşarak, O'na dayanarak, O'ndan isteyerek. Hamd ederek. Nasibimiz gayretle ilintili. Bu yüzden Ahiretimiz de nasibimiz olsun.

Satır arası bizden olsun... Dua eder dua bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tarık Ziyad Arşivi