Topyekûn bir merhamet eğitimi
Cinnet toplumu olduk, neredeyse.. Son günlerde kadın cinayetlerinde artma yaşanıyor. Değil mi ki insan? Bir kişi bile cinayete kurban gitse, bütün insanlık cinayete kurban gitmiş gibi değerlendirilmelidir.
Annesinin ölümüne şahitlik yapan çocukların feryatları, yürekleri dağlıyor.
Bu konuda bir seferberlik ilan edilmeli..Herkes oturup sağduyulu bir şekilde düşünmeli.. Öfke ile kalkan zararla oturur. Tahrik edici konuşmalar yerine, ayağı yere basan çözüm odaklı konuşmalar yapılmalı..
Asıl sorun derinlerde yatıyor. İş geliyor, topyekun bir merhamet eğitimine.. Merhamet eğitimi nerede verilmeli? Bu eğitim ilk önce, ana-kucağında, baba ocağında başlamalı.. Sonra okul ve toplum.. Ayrıca tüm sosyal medya, basın-yayın bu konuya destek vermeli..
Ölen biziz, giden can bizim.. Kimse bana ne! Kolaycılığına kaçamaz. Ateşe körükle gitmemeliyiz. Bu soruna köklü bir çözüm bulalım.. Bu alanda yapılmış tüm yasaları da gözden geçirelim.. İstanbul Sözleşmesi mi? onu da ..
İnsan doğasına, değerlerimize, milletimizin yapısına uygun yeni bir çözümleme yapalım.. Ama her şeyin başında kaybolmuş olan “merhamet ahlakını” yeniden taşıyalım zihniyetimize, hayatımıza, insan ve tüm canlı ilişkilerimize..
Allah’tan kullarına yönelik rahmet; in’am ve lütuf; insanlardan rahmet ise, yumuşaklık ve sevgidir. Bu konuda bizim örneğimiz Muhammed Mustafa (a.s)’dır. Hz. Peygamber kadın ve erkeğe bir bütün olarak bakmıştır. İnsanın hukukunu bir esasa bağlayarak her iki cinsin Allah katında sorumlu olduğunu bildirmiştir. Toplumu kadına karşı işlenen kötü uygulamalardan alıkoyma yolunda büyük mücadeleler vermiştir. Bu sebeple o: “Kadınlarınıza karşı iyi davranın” demek suretiyle, kadına karşı uygulanan her türlü şiddetin önüne geçmek istemiştir.
Onun hayatında bu konuyla ilgili almamız gereken çok örnekler vardır.. Veda haccı dönüşüydü. Enceşe isimli bir sahabe.. Üzerinde hanımların olduğu develeri hızlı sürüyordu.. Bunun üzerine Allah Elçisi: “Ey Enceşe! Yavaş sür billurları kırma” diyerek kadınlara karşı hem nazik, hem kibar ve hem de merhametli davranmayı tavsiye etmiştir.
Çocuklara merhametli davranmakla ilgili.. Bir defasında Akra b. Hâbis, Rasulullah (a.s)’ın torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i kucağına alıp sevdiğini görünce: “Benim on çocuğum var, daha hiçbirisini öpmüş değilim” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle cevap verdi: “Allah senin kalbinden merhamet duygusunu söküp almışsa ben sana ne yapabilirim ki?.”
Hz. Peygamber, toplum hayatında muhtaçların yetim ve öksüzlerin de hamisi olmuştur. Bir defasında çevresinde bulunan bir grup insana dönerek: “Ben ve yetimi gözeten cennette şöyleyiz, diyor, sonra parmaklarını yumuyor, yetimi görüp gözetene ne kadar yakın olduğunu işaret ediyordu.”
Allah Resulü’nün şefkat ve merhamet eli, sadece insan türüne yönelik değil... Aynı şekilde can taşıyan bütün varlıklara da yöneliktir. Nitekim o, bir rivayette, Allah (c.c) bir köpeğe iyilik yapmasından dolayı, ahlaksız bir kadını affedip cennetine aldığını, bir kadının da bir kediye kötü muamele etmesinden dolayı cehenneme girdiğini, bir muharebe dönüşü sahabeden bazılarının yuvada bulunun kuş yavrularını alıp sevdikleri bir sırada anne kuşun gelip bu hali görünce anne şefkatiyle çırpınıp uçması karşısında, arkadaşlarına biraz da celalli olarak derhal kuş yavrularının yuvaya konulmasını emrettiğini biliyoruz. Ayrıca sahibinden kötü muamele gören bir devenin ağlaması karşısında onu teskin edip devenin sahibini uyardığını içimiz burkularak okuyoruz. Bütün bu örnek olaylar, Allah Resulünün hayvanlara olan engin şefkatini ve merhametini gösterir.
Hâsıl-ı kelam, Allah katından gelen din, sadece insanın Allah’la değil, insanın insanla ve çevresiyle olan ilişkilerini de düzenler. Bu konuda Hz. Peygamber bizim için örnek bir şahsiyettir. Onun müşfikliği ve merhamet örnekliği, inananlardan inkârcılara, çocuklardan hanımlara, kuşlardan, hayvanlara, tüm bitkilere vb. varıncaya kadar genişlemiştir. Bu rahmet peygamberi olmanın bir gereğidir. Bunun için, isimlerimizin ‘raûf’ olması, “rahim” olması yetmez. Bu ismin ahlakî anlamda davranışlarımıza yansıtılması gerekir. Eğer hala yaşadığımız toplumda kadına ve çocuklara karşı şiddet devam ediyorsa, bütün bir insanlığa Hz. Peygamberin şefkat ve merhamete dayalı öğretisini tanıtmamız ve öğretmemiz bir İslamlık ve insanlık borcudur.