Tarım Terörünü Engelleyin!
Henüz 20’li yaşlarda olmama rağmen eskiden sadece ninelerimizde, dedelerimizde duyduğumuz, gördüğümüz hastalıklara sahip oldum.
Bu durum beni araştırmaya sevk etti.
Beslenme düzenimi gözden geçirirken çok ilginç bir o kadarda ürpertici bilgi ve araştırmalarla karşılaştım.
*
Sağlığımıza zararlı tüm yiyeceklerin GDO’lu olduğunu düşünüyoruz. Fakat ülkemizde GDO’lu tarım yasak. Bunun yanında ise GDO’lu hayvan yemi kullanımı serbest.
*
Tarım mevzuatında GDO’lu tarıma izin verilmemesi çok güzel. Fakat aynı mevzuat çiftçinin atadan kalan tohumu kullanmasına da çeşitli zorluklar çıkartarak engel oluyor. Çiftçide hibrid tohuma yöneliyor.
Peki, nedir bu hibrid tohumu?
Hibrid tohumu melezdir. Eşekle atın çiftleşmesinden doğan katır gibidir. Daha dayanıklıdır ama kısırdır. Üreyemez ve soyunu devam ettiremez. Üremesi için tarım ilacına ihtiyaç duyar.
Özetle; hibrid tohum demek tarım ilacı demek!
Hibrid tohumlar ilaç vurulmadan ürün vermez. Tohum politikamız nedeniyle çiftçi atadan kalma tohumları bir kenara bırakarak tarım ilacına mecbur kalır ve sonuç olarak biz tüketicilerde hormon sistemine etki eden bu tarım ilacına maruz kalarak hasta oluruz.
Yerli tohum demek; ekolojik denge demektir.
Ekolojik dengeye kafa tutarsak, kafamız kopar!
*
Çiftçi neden mecbur kalıyor?
Çiftçinin atadan kalma tohumu var ise ekebilir ama o tohumun ticaretini yapamaz!
Yerli tohumlar sertifikalandırılıyor ama çiftçi tohuma sertifika almak için başvuramıyor!
Yönetmeliğin 5. Maddesine göre; “Meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kamu araştırma kurumları, sivil toplum örgütleri, kamu araştırma kuruluşları, yerel idareler ve üniversiteler; yerel çeşitlerin kayda alınması amacıyla başvurabilir.”
Çiftçinin başvuru hakkı olsa bile bir sürü bürokrasi!
Bunun yanında sadece sertifikalı tohum kullanan çiftçiye tarımsal destek verilebiliyor. Yani çiftçi atadan kalma tohumunu kullanmak istediğinde devletten destek alamıyor!
Çiftçi hibrid tohum ekmesinde ne yapsın?
*
Hibrid tohum ile sürdürülebilir tarım da yok oluyor!
Bu tohumlarla bir sonraki sene tarım yapamazsın. Her sene yeni tohum ekmelisin.
Bir savaş olsa tohum enstitüleri bombalansa silahlardan önce açlıktan öleceğiz!
*
Yediğimiz ekmek bile bize düşman!
Buğday ambarı Konya’da dâhil olmak üzere Türkiye’de atadan kalan siyez tohumu bırakıp cüce buğday ekmeye başladığımızı biliyor muydunuz?
Yardımsever(!) Amerika Marshall Yardımları ile Avrupa’ya yardım ulaştırırken Anadolu’ya da cüce buğday tohumlarını soktu. O günden itibaren yerli buğday tohumlarımız neredeyse tamamen yok oldu ve yerini genetiğine müdahale edilmiş modern buğday aldı.
Sonuç olarak beyaz ekmeği bir kenara bırakın, daha sağlıklı diye tükettiğimiz tam buğday ekmeği bile aslında bize düşman!
*
Sonuç olarak tarım terörü ile yavaş yavaş katlediliyoruz.
Devletin acilen tarım ve hayvancılık politikasına müdahale ederek milli tarım ve milli hayvancılık politikasına geçmesi gerekiyor.
*
Sağlığımız ve nesillerimizin sağlığı için paketli gıdalardan uzak durmanın yanında tükettiğimiz ürünlerde yerli tohumun izini sürmeliyiz.
Son olarak sağlıklı beslenme konusunda kitap önerisinde bulunacağım; Dr. Ümit Aktaş’ın kaleme aldığı “Mutluluk Kürleri” serisini okuyarak tükettikleriniz konusunda daha bilinçli hale gelebilirsiniz.