Pandemi depresyonu…
Son bir yıldır tüm dünyanın yaşadığı maddi, manevi zorluklardan hepimiz az çok nasibimizi aldık.
Artık tek bir haber daha dinleyecek, takip edecek halimiz kalmadı; “artık ne olacaksa olsun, öleceksek ölelim, kalacaksak kalalım.” moduna hepimiz ya girdik ya da girmek üzereyiz.
Bir de bunların üstüne ortaya atılan komplo teorileri de azıcık kalan umudumuzu da alıp götürüyor.
*
Tüm bu olumsuzluklara rağmen hala hayattaysak yaşamanın da bir yolunu bulmamız gerekiyor.
Dünya değişiyor, her değişim gibi bu da oldukça sancılı. Bu yüzden bu süreçte kendimizi iyileştirmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Neler yapabiliriz…
Özlem duygusunu telafi etmek için sevdiklerimizi daha çok arayıp, sevgimizi daha çok göstermeye çalışabiliriz.
Ölüm ve sevdiklerimizi kaybetme korkusunu ancak kabullenme ile aşabileceğimizi düşünüyorum. Hepimizin bir vakti saati var. Biz tedbirimizi elbette alacağız ama bir yandan da hastalanabileceğimiz ve sevdiklerimizi de kaybedebileceğimizi bu yüzden de sürekli bunları düşünerek hayatı zehir etmenin anlamı olmadığını görmemiz gerekiyor.
Çocuklarımızın yaşayamadıkları için vah tüh etmenin maalesef faydası yok. Bir an önce normale dönüp, olması gerekenleri yaşamaları için kişisel tedbirlerimizi artırmaktan başka elimizden bir şey gelmez…
En büyük sorun maddi sıkıntılar.
Bu süreçte maalesef çok büyük yaralar alanlar oldu. Ve hala devam ediyor. Ne zamana kadar devam edeceği ise muamma…
Öyle ki bu belirsizlik ile intihar haberleri de artmaya başladı.
Devlet, esnafına, işçisine sahip çıkmalı ve bizler de bunu sürekli gündemde tutup, dile getirmeliyiz.
Ancak devletten bunu beklerken bizler de bir yandan birbirimize destek olmalıyız.
Maddi olanakları değişmemiş olanlar çevresindeki işsiz ve aşsız insanları gözetmeli ve ellerindekileri paylaşmalı. Bu vebal sadece devletin değil komşusu sıkıntı yaşarken kendi konforundan ödün vermeyen herkesin boynunadır.
*
Devlet büyüklerinden de bir vatandaş olarak beklentimiz; bizler eve hapsolurken otellerde zenginlerin verdiği partilere engel olmaları, kongre gibi hiçbir elzem durumu olmayan gereksiz organizasyonlarına ara vermeleri, vatandaş cenazesini tek başına defnedip, acısını yalnız yaşarken yüzlerce kişinin katıldığı cenazelere katılmamaları. Kısacası kendi koydukları kurallara önce kendilerinin uyarak vatandaşa örnek olmaları.
He bir de…
Büyük işletmelere sunduğu ekonomik paketler ve KOBİ desteklerini küçük esnafa da sunmaları. Zira açıklanan desteklerin çoğunda öyle maddeler var ki küçük esnafın yararlanması imkânsız. Ki çevremde yararlanabilen esnaf görmedim.
Velhasıl; vatandaş olarak topu sadece devlete atıp vicdanımızı rahatlatmayalım, elimizden geleni yapalım. Devletten de daha adil bir yaklaşım talep etmeye devam edelim.