Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Suyunu çıkarmadan beklemek gerek

Suyunu çıkarmadan beklemek gerek

İstanbul’da altı yaşındaki kız çocuğunun gelin edildiği iddiası gündemde. Olay yeniden yargıya intikal etti. Zamanındaki adli süreçte bir takım oyunlar çevrildiği söyleniyor. Olayın üzerinden hâlihazırda uzun yıllar geçmiş. Bize düşen iki tarafı da suçlayıp, savunmadan yargılamanın sonucunu beklemek olmalı. Fakat klasik bir şekilde hemen ikiye, hatta üçe bölündük. İki tarafı destekleyenleri bir yere kadar anlayabiliriz de bazı buldumcuklar, fırsat bu fırsat deyip bütün tarikat ve cemaatleri çöp ederken hızlarını alamayıp dinimize de laf söyler oldu. Bu kadarına da sessiz kalamayız.

Aile Bakanlığı’nın müdahil olduğu, Adalet Bakanı’nın bizzat takip edeceğini söylediği bir davada sonucu beklemeliyiz. İddialar gerçekte olabilir, iftira da. Gerçekte, iftira da olabileceğine dair geçmişte türlü örnekler gördük. Yoğurdu üflememiz ondandır. Mevzunun falanca tarikat, filanca cemaat olması bizi ilgilendirmez. Eğer iddialar gerçekse, işin içinde olanlar, göz yumanlar hesap vermeli. Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın anlayışıyla görmezden gelinmemeli.

Kişilerin hataları elbette koskoca tarikat ve cemaatlerin tamamını bağlamaz. Lakin tarikat ve cemaatlerde uyanık olmalı. Her önüne gelen bu yapılara girememeli. Zaman zaman yapılacak kontrollerle içlerindeki çürük elmaları ayırmalılar. Bu çürük elmalar deşifre edilmeli ki diğerlerine örnek olabilsin. İşyerine eleman alınırken bile kıl kırk yarılıyor. Çevreden soruşturma yapılıyor, yetmedi adli siciline bakılıyor. Tarikat ve cemaatler Allah’ın dinini en iyi şekilde yaşayıp, topluma da örnek olma iddiasındadır. Burada işlerin daha sıkı tutulması gerekiyor.

Ortada iddialar gerçekse çok iğrenç bir pedofili vakası var. Bundan cesaret alanlar kafalarına göre bütün tarikat ve cemaatlere, hatta Allah’ın dinine laf söyleyebileceğini zannediyor. O kadar da değil. Suçun şahsiliği gibi klasik kavramlardan bahsedilmesine bile gerek yok ama anlamak istemiyorlar. Dinimizin iddialar gerçekse bile üç, beş sapığın davranışından dolayı çöp edilmesine izin veremeyiz. Dinin kuralları, emir ve yasakları bellidir. Buna uyup uymamak insanları bağlar. Nasıl ki insanlar suç işliyor diye kanunları kötülemiyorsak, aynı şekilde dinin kurallarına uymuyorlar diye dini suçlayamayız. Bu kadarını elbette biliyorlar ama maksat domuzluk olsun. Ne diyelim bu tarz haddini bilmezlere fırsat verenler utansın.

Adliyeye intikal etmiş bir vaka üzerinde şöyle mi olmuş böyle mi olmuş diye ihtimaller üzerinde durmanın kimseye bir faydası yok. Bundan sonra yargılamanın adalet çerçevesinde yapılıp, gerçeğin ortaya çıkarılmasının takipçisi olmaktır. Tarikat ve cemaatler yüzlerce yıllık geleneğe sahipler. Şeyhinin, müridinin birer insan olduğu unutulmamalı. Zamanla buralarda da ciddi sıkıntı yaşanabiliyor. Sadece bu iddia mevzu değil. Kimi tarikat ve cemaatler birbirini suçluyor, saçma sapan bir rekabetin içine giriyorlar. En iyi, en doğru şeyh bizim, ille bize katılın, bize katılmazsanız doğru yoldan ayrılırsınız mealinde boş konuşan çok insan var.

Youtube ‘da yayın yapan kimi hocalara bir de bu gözle bakın. Her şeyin en iyisini, en doğrusunu onlar biliyor. Detaylarda boğulmaktan günümüz meselelerine karşı söyleyebilecek sözleri yok. Bazısı işin reytingine kafa yorduğundan şarkıcıların, sanatçıların kimi açıklamaları üzerinden yorum yapıp canının istediğini kâfir ilan edebiliyor. Şeyhim, hocam ne söylerse doğrudur kafasının bizi götüreceği yolun hayırlı olmayacağı ortada. İşin suyu çıkarsa her tarikat ve cemaat FETÖ benzeri bir yapılanmaya dönüşebilir. Yahut da türlü iğrençliklerle anılabilir. Burada her işte olduğu gibi dengenin göz önünde tutulması gerekiyor. Bir işin içinden çıkılamıyor mu hemen yasaklayalım, kapatalım olsun bitsin. Tarikat ve cemaatleri kapatmak mümkün değildir, gerek de yoktur. Bir şeyi yasaklarsanız merdiven altı üretimi başlar. Merdiven altına inecek sözde tarikat ve cemaatlerden de çıksa çıksa DEAŞ benzeri yapılar çıkar. Önemli olan bu tür yapıların kendi içlerinde sağlıklı bir ilişki kurması ve devletin de bir gözünün üzerinde olmasıdır. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir diye boşa denilmiyor. Güç sarhoşluğuna uğrayan tarikat ve cemaatlerin de nerede duracakları belli olmaz.

Bütün tarikat ve cemaatleri aynı kefeye koymadığımız klişesini bilmem tekrar etmemize gerek var mı? İşin sonunda bütün iddialar gerçekte çıkabilir, 28 Şubat günlerinde çok şahit olduğumuz bir iftira da. Kuru kuruya ne kimsenin yanında yer alalım, ne de günahını alalım. Fakat hangi platformda olursa olsun kimsenin dinimize çamur atmasına izin veremeyiz. Herkes haddini bilecek, işin suyunu çıkarmayacak(!)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi