Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca Suriye'de ne işimiz mi var?

Suriye'de ne işimiz mi var?

                ‘’Suriye’de ne işimiz var’ı?’’ sloganlaştıranların niyetini sorgulamak gibi bir düşüncemiz yok ama tenakuzlarının kendileri tarafından kontrol edilmeye ihtiyacı var.

                 ‘’Atatürk Suriye’nin iç işlerine mi karışmıştı’’ diye sormak neden akıllarına gelmez bilinmez? Zihnini Erdoğan düşmanlığı üzerine perçinlemiş arkadaşlara ‘’Hatay’ın anavatana katılması için hasta yatağından kalkıp bölgeye giden Atatürk’ün yaptığı,  Suriye’nin iç işlerine karışmaksa;  şimdiye kadar beş yüz milyar dolardan fazla harcama yaptığımız PKK’yı, kaynağında  kurutmak, ABD,AB,Rusya gibi emperyallerin Suriye’nin  kuzeyinde kurduracakları  Kürt devletini başımıza bela ederek ilerde de İsrail’in arz-mevud  felsefesinin önünü kesme çabası da, Erdoğan tarafından Suriye’nin iç işlerine karışmaktır’’ kıyasını yapsak da fikir değiştiremezler biliyoruz.

                Suriye, 403 yıl Osmanlı egemenliğinde iken ne kadar barış, huzur  ve sakin bir atmosferi  yaşamışsa ondan sonrasında hep kaosun, kavganın, uluslararası çıkar çatışmalarının coğrafyası olmuştur.

                 Savaşların bilinçaltında, sadece ekonomik çıkar  vardır, tezinin tek doğru gibi sunulmasını desteklemiyoruz. Dini veya ideolojiyi dikkate almayan bu materyalist tezin samimiyetine de inanmıyoruz.

                Cressaty Kontu’nun 1913 de Paris’te, Allaince Français’de yaptığı konuşmada, Suriye’nin, Fransan’nın, şarkı olduğunu, Fransızların siyasal, ahlaki, iktisadi çıkarlarının burada toplandığını söyledikten sonra Fransa, İslam’ın geri dönüşünü engelleyecekse Suriye’de olmalıdır savıyla;  24 Temmuz 1922 de mandater olarak girdiği Suriye’de, Nusayri (Arap Aleviliği) ve Dürzi diye iki ayrı din devleti kurup Sünnileri devlet yönetiminden uzaklaştırması  arasında nasıl bir ekonomik bağlantı var sorusunun cevabını kim verecek?

                 Meşhur  epilepsi hastası Rus yazarı Dostoyevski’nin  ‘’Ayasofya’ya  haç dikme’’ hayaliyle yanıp tutuşmasının  arkasında, nasıl bir çıkar hesabı var mesela? Rusya’nın, Dostoyevski  hayalinden vazgeçmediğini; Putin’in ,kilise ile kurduğu sıkı ilişki bize yeterince anlatamıyor mu?

                 Bush, Afgnistan’a  çıkarma yapma kararını açıklarken ‘’bu bir Haçlı seferidir ‘’ sözünü neden basit bir dil sürçmesi olarak algılayalım?

                 Şu BM ve NATO’nun dün Türkiye için aldığı Suriye kararında, zekamızla alay edercesine tekrarlayıp durdukları ‘’şiddetli kınama’’ fetişizminin arkasında hiç bir dini motif yoktur diyen nevrotik tiplere neden inanalım?

                Hristiyan kulübü olduğunu kendilerinin söylediği ne AB’ye ,ne Rusya’ya  ne ABD’ye güveniyorum. Benim güvendiğim tek bir güç var o bize yeter. Allah(C.C)

                Şu Rusya’nın, ABD’nin teknolojisinden korkanlara bir çift sözüm var onu da söyleyip yazıyı bitireyim. 1955-1975 yılları arasında 50 bin askerini Vietnam’da bırakan ve sağ kalan 50 bin askerini de intihara götüren ABD değil miydi? Vietnam teknolojisi ABD’den üstündü(!) öyle ya.

                1979-1989 arasında Afgan dağlarında tankını topunu bırakıp kaçan Rusya (Sovyetler Birliği) değil miydi? Tabi garip Afgan Müslümanlar Rusya’dan daha teknik donanıma sahipti(!)

                 Rusya’nın Suriye’de mağlup olacağından asla şüphem de yoktur Allah’ın izniyle. Yeter ki yürekler toplu vursun. Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor ailelerinin acılarını bütün ruhumla paylaşıyorum. Allah (C.C.) onları Peygamberimize (S.A.V.) komşu etsin. Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi