Sosyal İlişkilerimizde “Mü'min, Mü'minin Aynasıdır” Hadisinin Yeri
Müslümanın, bireysel ve toplumsal sorumlulukları vardır. Bunlara, müminlerin yerine getirmek zorunda olduğu ferdî ve sosyal ibadetler adı verilmektedir.
İnsan, yüzünün kir ve lekesini temiz bir ayna olmadan göremeyeceği gibi, manevî siması itibariyle de içyüzünün kusurlarını ve kirlerini görüp temizleyebilmek için de mümin kardeşine ihtiyacı vardır.
Konumuzla ilgili hadisi Ebu Hureyre (r.a) naklediyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mümin müminin aynasıdır, mümin müminin kardeşidir, (ihtiyaç duyduğunda) onun geçimini temin eder, zarardan-ziyandan korur ve gıyabında da elinden geldikçe onu savunur." (Ebu Davud, Edeb,49; Tirmizî, Birr, 18)
Hadisin bir başka varyantında "Mümin müminin aynasıdır. Onun üzerinde bir şey gördüğünde onu alır, atar." (Münâvî, Feyzu'l-kadîr, 6/352) buyrulur. Dolayısıyla mümin aynaya bakar, kendini düzeltir, eksikleri görür ve onları giderir. Hem de aynadaki gördükleri lekeleri, kusurları ve kirleri temizler. "Müminin, mümin kardeşiyle olan durumu, birbirini yıkayıp temizleyen iki el gibidir." (Kenzu’l Ummal, 1/155.) hadisi de müminlerin durumunu çok güzel bir şekilde resmetmektedir.
Hatalarımızı görmenin önemli yollarından biri de, mümin kardeşlerimize bakmamızdır. Çünkü mümin, kendisinde mevcut olup doğrudan doğruya göremediği kusur ve hatalarını din kardeşi vasıtasıyla görür. Bunun içindir ki, Hz. Ömer kendi kusurlarını Selman-ı Fârisî’ye sorardı. Mümin mümine kusur ve hatalarını münasip bir dille söyleyerek ona ayna görevi yaptığı gibi bazen söz konusu kusur ve hataları kasten kendisi işleyerek ona bunların yanlış olduğunu anlatabilir. (TDV İslam Ansiklopedisi, IV/261)
Mümin kardeşimiz bize kusurlarımızdan haber veriyorsa, ondan rencide olmamalıyız, ona kızmamalıyız. Hatta ona teşekkür etmeliyiz. Çünkü o bize bir nevi ayna olmuştur. Aynaya kızılmaz. Eğer o fark etmeseydi, o kusurumuz ya başkaları tarafından görülür ve ayıplanırdı, ya da o kusur ileride bize zarar verebilirdi. Öyleyse birbirimizin kusurlarını başkaları fark etmeden görmeli, düzeltilmesi ve giderilmesi için birbirimize yardımcı olmalıyız.
Mümin, kendi gibi diğer müminlere bakıp onların hata ve kusurlarından hareketle benzer hataların kendisinde de olabileceğini düşünerek kendi kusurlarını görebilir. Hz. İsa'ya, seni kim terbiye etti, diye sormuşlar. O da: “Ben, cahillerin cehaletini kötü bulduğum için ondan uzaklaştım” diye cevap vermiş. (Gazali, İhyau Ulûmi’d Din, 3/146-148).
Yine insanın, yaşadıklarının güzel olduğuna kanaat edip onda sebat emesi için de, bir aynaya ihtiyacı vardır. “Şu ahlakın güzel, şu tavrın şahane!” diyerek aynı halde devam etmeye teşvik eden ve bu yönüyle de ayna görevini yapan bir mümin kardeşe ihtiyaç vardır.
İmam Gazali’ye göre, terbiye almak, güzel ahlak sahibi olmak için birkaç yol vardır. Bunlardan biri de, senin kusurlarını, noksanlıklarını sana bildirecek, her zaman seni kontrol ve teftiş edecek olgun bir insanın/bir müminin arkanda yer almasıdır. Ayrıca insanın, söz veya davranış diliyle kendisine kusurlarını gösterecek, iman, amel ve ahlâk yönünden kendisinden daha olgun, üstün ve dürüstçe öğüt veren bir zata ihtiyacı vardır. (İhyâ, II/18)
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurur: “Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü gerçekten öğütle hatırlatmak müminlere fayda verir.” (51/Zariyat:55)
Bu hadisimiz, mümin kardeşimize aynalık görevi yaparken hem onun kötülüklerden korunmasını sağlamak, hem de onun ihtiyaçlarını gidermek ve onu yalnızlığa terk etmemek görevini de vermektedir. Başka hadislerinde Efendimiz (s.a.v) bu görevimizi bize şu şekilde detaylandırmaktadır:
“Ey Allah’ın Kulları! Kardeş olunuz, Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, sıkıntı anında onu kendi haline tek etmez. Ona yalan söyleyip aldatmaz. Onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58; Tirmizi, Hudut, 3).
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66).
Hz. Ali (r.a) de şöyle demektedir: "Senin hakiki kardeşin seninle beraber olan, sana menfaat versin diye, kendi nefsine zarar vermeye razı olan, zamanın felaketleri kapını çaldığı vakit, senin dağınık durumunu derlemek için, derli toplu öz durumunu dağıtandır." (Şamil İslam Ansiklopedisi, “Kardeşlik” maddesi).
Bir Mü’minin, diğer bir Mü’min kardeşine her durumda yardımcı olması gerekmektedir. Peygamberimiz, "zalim de olsa, mazlum da olsa Mü’min kardeşine yardım et!" diye buyurmaktadır. Zalime nasıl yardım edeceklerini soran sahabeye Rasûlullah (s.a.v) şu çarpıcı cevabı vermiştir: "Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacağın yardım işte budur." (Buhârî, Mezalim, 4; Müslim, Birr, 62).
"Mümin müminin kardeşidir. O yokken ona ait korunması gereken şeyleri korur. Başkalarının, tarlasına verebilecekleri zararlara da engel olur." (Kenz, 1/152) hadisinde ifade edildiği üzere, ayna olmanın bir gereği de kardeşine ait olan malları korumaktır.
Bütün bunlar, “karşılıklı yardımlaşma” ve “iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma” sorumluluğu çerçevesinde yapılır. Yüce Rabbimiz bu konuda bize “İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın” (5/Maide:3);
"Mü'min erkekler ve Mü’min kadınlar birbirlerinin velileri/yardımcılarıdır. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar." (9/Tevbe: 71) buyurmak suretiyle sosyal ibadetlerimizi hatırlatıyor.
İslamî değerlerle örülmüş bir sosyal doku içerisinde yer alan bir Müslüman, kapısını kapatarak dış dünyadan ilişiğini kesemez. “Başkası beni ilgilendirmez, neme lazım, koyun, koyun bacağından, keçi de keçi bacağından asılacaktır. Kapımı kaparım, vazifemi yaparım. Eşim ve çocuklarım beni ilgilendirir, başkasından sorumlu değilim” diyemez. Bir Müslümanın; ferdî ve ailevî sorumlulukları olduğu gibi, sosyal sorumlulukları da vardır. Elbette birinci derecede kendimizden ve ailemizden sorumluyuz. Fakat bu sorumluluğumuzu yerine getirmemiz, bizim üzerimizden sosyal sorumluluklarımızı düşürmez. İnsan, sosyal bir varlıktır. Bir toplum içinde yaşamak zorundadır. O toplumdaki sıkıntılar fert olarak bizi de ilgilendirir. Yukarda zikrettiğimiz ayet ve hadisler bu sorumluluğumuzu, altını çizerek hatırlatmaktadır. Müslüman, gücü nispetinde çevresindeki sorunlara ve sorunlu insanlara ayna olmak zorundadır. Duyarsız kalamaz. Ferdî ibadetlerimiz kadar sosyal ibadetlerimiz de bizi yakından ilgilendirir.
“Mümin, müminin aynasıdır” hadisi yürürlükte olduğu sürece eksikler karşılıklı giderilecek, Müslüman hem “model” olacak hem de “model” alacaktır. Yaşantıları ile “ayna” olacak, ona bakan da onu model edinecek ve kendinde gördüğü eksikleri gidererek kendisi de bir başkasına model olacaktır. Dolayısıyla insanlar birbirlerinden etkilenirler. Toplumda iyi insanların/her yönüyle “model” olanların çoğalması, toplumun hayrınadır. Onların olgunlukları, etrafındakileri de olgunlaştırır. Toplumun düzeltilmesinin yollarından biri de, hakkı temsilde “ayna” vazifesi görecek olan dürüst insanları çoğaltmaktır.