Sizi Ne Motive Eder?
İnsanların hayatları boyunca değer verdiği, vazgeçilmez kabul ettiği, önem sırasında çok yukarılara taşıdığı bir takım kavramlar vardır.
Her ne kadar, bazı kişiler için bir anlam taşımasa ve çıkarları dâhilinde hiç düşünmeden bunlardan vazgeçseler bile, toplumun genelini düşündüğümüzde uğruna her türlü fedakârlığı yapacak milyonlarca yüreğin olduğunu görürüz.
Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde kabul gören ve benzer anlamlar yüklenen değerlerdir bunlar.
Vatan, millet, aile, hizmet gibi söylerken dahi içimizi ısıtan birçok örneği bu kategoride değerlendirebiliriz.
Bu ortak paydalar, toplumlar arasında kendi din ve kültür anlayışına göre küçük nüanslarla da olsa ayrılık göstermektedir. Fakat yine de genelin kabul ettiği ve aynı şeyleri düşündüğü, aynı anlamları yüklediği ortak dil bu kavramlar etrafında şekillenir.
Böylesi elzem değerleri bizlere hatırlatan, bu değerlerin verdiği coşkuyu içimizde yeniden canlandıran en önemli şeyse motivasyondur.
Hareket ettirme, hareketlendirme kelimesinden gelen motivasyon bir ihtiyacı gidermek için gerekli davranışları başlatan kuvvettir. Bazı zamanlar bir derin nefes bile motive edebilirken, bazen önümüze herşey serilse bile zorlandığımız günler olur. İniş çıkışlar, sorunlar, kaygılar, kararsız kalmalar, belirsizlikler bizi aşağıya çeker. Bu nedenle umudumuz kıracak kişilerden ve olaylardan uzak durmalıyız.
Bununla birlikte, ülke ve inanç eksenindeki tüm değerler, toplumları birleştirdiği, canlandırdığı için milletler üzerinde pozitif bir etki yapar.
Örneğin, ülke sevgisi, tarih şuuru, hizmet bilinci, kulluk ve vatandaşlık kavramlarının bizleri nasıl harekete geçirdiğini, bunlara ilişkin bir şey yaptığımızda nasıl coşkulu olduğumuzu düşünün.
Dönem dönem enerjimiz azalsa da bu kavramlara yönelik herhangi bir çalışmada enerjimiz artar.
Yönelteceğim ve iç dünyanızda samimiyetle cevaplandırmanızı isteyeceğim bazı sorular aktardıklarımın zihinlerde tam olarak netleşmesini sağlayacaktır:
Hiç kimsenin görmediği ve bilmediği bir iyiliği niçin yapasınız?
Kendinizden ödün vererek , zor durumda kalanlar için paranızı neden harcayasınız?
Haklı bile olsanız toplumun refahını düşünerek, kendinizi gerilere atabilir misiniz?
Mesela hakkınız olan bir makama geçmek için neden 25 yıl beklersiniz?
Gerektiğinde kendiniz ve yakınlarınızın hayatından neden vazgeçebilirsiniz?
Şimdi düşünün sizi bu fedakarlıklara itecek motivasyon kaynağınız nedir?
Gerçekten malınızdan, zamanınızdan, ailenizden vazgeçmemeyi hangi motivasyon sağlar?.
Veya devletin en üst makamlarındaysanız, sizi daha fazla hizmet vermeye daha üretken olmaya iten ana faktör nedir?
Geçici başarılar ve popülarite sizi tatmin eder mi, yoksa gerçek ve daimi olan bir mükâfatın peşinde mi olursunuz?
Tüm bu soruların yanıtının anahtarı olan motivasyon, hizmet sunmaya en önemlisi iyi bir şeylere vesile olabilmeyi sağlayan en önemli unsurdur.
Sorduğum suallere samimiyetle cevap veren ve daha fazlası için uğraşanlar bu ülkenin gerçek kahramanlarıdır. Bazıları zaman içerisinde Hak katında olan mükafatlarını kul katında da takdir görerek alsa da , “Doğruyu yaptığını bilmenin” iç huzuruyla zaten böyle bir beklenti içerisine de girmezler.
Onların her ne kadar böyle bir beklentileri olmasa da toplum olarak takdir etmemiz gerekir. İltifatlar elbette marifete tabidir ama önemli bir gerçekte marifetlerin iltifatlar eşliğinde oluşacağıdır.
Kavramlar ve etkileri bu denli açıkken, bir nevi yılgınlığa sürüklendiğimiz bir ortamı algılayamıyorum ben.
Eskilerin tabiriyle “Gaza gelen“ bir millet olarak, yapıcı değerlerden ve teşvik cümlelerinden vazgeçip, tahammülsüzlüğe ve karamsarlığa yönelmemizin izahı mümkün değil.
Bizleri birleştiren, motive den değerlerin etkisi unutulup gitmiş adeta. Derin analizler yapmaya da gerek yok. Gazetelerin haberlerine bakmamız yeterli olacak. Ayrılık kokan, farklılıkları körükleyen haberleri görüyoruz.
Hal böyleyken yeniden sormak istiyorum. Geçmişte küçücük bir mahallede birkaç farklı inanca mensup onlarca millet barınabiliyorken , ne yanlış yapıldı da insanlarımızın arasına bölgesel ayrılıklar girdi?.
Siyasi kimlik farklılıkları nasıl oldu da aynı aileden iki kardeşi birbirinin katili yapabildi?.
Ne yazık ki, aynı ülkede yaşayıp, ortak değerlerden gelen iki insandan birisinin ilgilendiği, önemsediği, vazgeçilmezi saydığı bir kavramla diğeri hiç ilgilenmiyor, hatta umursamıyor bile.
Farklılıklar belli derecede makul olsa da bu kadar derin bölünmeler ve ketum görüşler ancak ayrı takımları tutan holiganlarda görülür.
Hislerimizi ve enerjimizi pozitif yönde kullanıp ayrımcılık yerine bağları kuvvetlendiren en önemli öğe olan inanç ekseninde bir araya gelsek ne kaybederiz?
Önerim şudur ki ; Elimizdeki en zengin kaynağın insan gücü olduğunu yeniden keşfetmeliyiz. İnancımız ne zaman mazeretlerimizin ötesinde olursa mazeretlerin yok olduğunu göreceğiz. Hedefinizi belirleyin ve olumsuz düşüncelerden uzaklaşın.
Büyük ülke olmak, büyük düşünmek ve motivasyon kavramlarını aynı tutabilmek, soylu tarihe, kültür ve medeniyet kokan, iz bırakan bir geçmiş bilincine sahip olmakla mümkündür.
Ne mutlu ki BİZ BÖYLE BİR TARİHE SAHİBİZ…
Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum.
.