Bir Değil İki Değil
“Yine mi!” dediğimiz öyle şeyler oluyor ve bunlar öyle sık oluyor ki, üzerine konuşmaya fırsat kalmıyor neredeyse. Toplum mühendisliğine alışmış olanlar, gerekli hamleleri yapıyor zannımca.
Seçimler yaklaştıkça, havada garip bir “kavga” kokusu hâsıl oldu yine. Fakat bu kez kavganın tarafları ne ideolojik olarak karşı karşıyalar ne politik olarak. Dershanelerin kapatılması üzerine saflar birden netleşmeye ve parmaklar yumruk halini almaya başladı. İşin eğitim ve toplumsal yönünü herhangi bir televizyon programında uzmanlarına göre izleyip yorum yapabilirsiniz. Lakin iş artık restleşmeye varmıştır.
İşin buraya gelmesini bekleyenler zaten hazır kıta vaziyetteler. Söylemler, “bak bir kalkarsam ayağa” kıvamına çoktan ulaştı. Ve üzerine ne dününü ne yarınını bilmek bile istemediğim bir kiralık kalem “kasetler var” diyerek işin iç yüzünü deşifre etmiş oldu. Bu süreç kime yarayacak? Göreceğiz. Ben öngörümü not aldım.
Bir değil iki değil, dedirten bir başka konuyu hatırlatayım; Dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olarak kabul edilen EXPO 2020'ye ev sahipliği yapacak kent belli oldu. Nerdeyse kesin gözüyle bakılıyordu İzmir’in 2020 EXPO şehri olacağına. EXPO 2020 oylamasının ikinci turunda İzmir elendi. Finale bile kalamadı. Sahi çok değil birkaç ay önce hangi büyük organizasyonu bize vermemişti bunlar; olimpiyat değil mi?
Böyle önemli ve getirisi tartışılmaz organizeleri, büyük amcalar mı verdirmiyor bize? Ne kulisler döndüğünü, işin içine ideolojik tutumlar girdiğini, ötede bırakmak niyetini artık ayan beyan biliyoruz. Finalde Dubai niçin kazandı o zaman? Dubai, batının mühendislik denemelerinde zirve yapmış bir ilk örnektir de o yüzden.
Bir değil iki değil dediğimiz bir konu daha var; konu olarak almalı mı yoksa “dokunmayın Şabanıma” havası mı takılmalı bilmiyorum. O değil miydi çiçek sulama muhabbeti yapan? Ya hu be adam, hakikaten dendiği gibi “içeyim, bedava içecek var” diye mi katılıyorsun resepsiyonlara? Ona saldırıyorsun buna saldırıyorsun, ağzını açtığın her an ayrı bir rezillik oluyor.
Aklıma doksanlı yılların sonları geldi nedense; hani bazen törenlerde, bakanlıkların önünde, meydanlarda bağırıp çağıran, insanları gaza getirenler vardı. Yok, meczup demeyeceğim, o kadar değildir herhalde.