YASİN… CENNET KUŞU
Mektup yazma alışkanlığının olduğu dönemlerde, özlemlerin, büyük acıların, derin üzüntülerin, ayrılıkların acısı satırlara yansırken, kimi yerlerde dağılmış mürekkep lekeleri olurdu.
Nedeniyse kaleme duygularını döküp yazıyla dile getirenlerin bir taraftan da dökülen inci misali gözyaşlarıdır.
Titreyen eller hislere tercüman olurken, gözler bu tabloya ağlayarak eşlik eder.
Hayatımda hissettiğim en acı olayı sizlerle paylaşırken bende bu ruh hali içerisindeyim.
Allah kimseye göstermesin, başına gelene de sabır versin denilen bir sınavla imtihan oluyoruz.
Bizleri bu denli eleme sürükleyense yeri asla dolmayacak bir evladın aramızdan ayrılışı. Hüzün ayı olan Muharrem’de, gönlümüzdeki Hz. Hüseyin’in acısına minik yavrumuzun kaybını da ekledik.
7 Kasım 2013 tarihinde 51 günlük teşhis-tedavi sürecinden sonra sevgili yeğenimi, Yasin’imizi kaybettik. Onu ait olduğu mekâna, cennete uğurlarken geride kalmanın çaresizliğiyle hayata tutunmaya çalışıyoruz. Bakara Suresi’nin 157. Ayetinde geçtiği üzere “İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlarda bunlardır” ayetine mazhar olduğuna inandığım bir emaneti, gerçek sahibine teslim ettik.
Üzerimde çok büyük emeği olan ablamın ve ağabeylerim kadar sevdiğim eniştemin göz bebeği olan oğlumuzun bu ani ayrılışı, bendeki üzüntüyü ikiye katlamıştır. Ancak bizim ve onun sahibi Rabbim onu bizden daha çok sevmiş ki yanına aldı. Hamdolsun.
Öncelikle bu süreç boyunca gerek teşhis ve tedavisini yürüten doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarına, gerekse dualarını, gözyaşlarını, iyi dileklerini ve samimiyetlerini gösteren, ileten bildiğimiz bilmediğimiz herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
En başta da bize yüreğini açan, memleket özlemini hissettirmemeye çalışan, bozkırın samimi insanlarına müteşekkirim.
Bağlığın, ahde vefanın ne olduğunu gösterdikleri için…
Bu büyük kaybımızda bizleri yalnız bırakmayan insanlara dair ne desem az gelecek.
20 yılı aşkın süredir bu kente hizmet veren bir hekim olarak, Konyalı vatandaşlarımızdan zaman içerisinde birçok takdir, teşekkür ve ödül almıştım.
Ama herhalde en büyük hediyeyi bana, cennet kuşumuzu uğurlarken gösterdikleri içtenlik, samimiyet ve katılımla verdiler.
Devlet erkânından, sağlık çalışanlarına, komşularımızdan siyasetçilerimize, gönül dostlarımızdan akrabalarımıza, kardeş saydıklarımızdan uzaktan gelenlere kadar adını saydığım- sayamadığım herkese minnettarım.
Onların varlığı ayakta kalmamıza yardımcı oluyor.
Yüce Yaratandan sabır dileyip kader-i mutlaka teslim oluyoruz ama yaşanılanların acısı ve Yasin’le olan anların güzelliğini hatırlayınca, öyle bir acı çöküyor ki gönlümüze, tarifi de, taşıması da çok zor…
Ailemizin gözbebeği, örnek ismi, her şeyiyle “Özel” olan yavrumuzu, küçük bir parçada olsa sizlere anlatmak istiyorum.
Muhakkak onun için çok şey diyebilir, dayısı olarak doğumundan cennete uğurlanışına kadar her duygusunu, davranışını bilen biri olarak bir yeğen değil evlat kaybettiğimi söyleyebilirim.
Onu bu denli iyi tanımamın nedeni ise ruhen bana çok benzemesidir. Aslına bakılırsa biyolojik çocuklarımdan bile kimi yönleriyle daha çok benziyordu bana.
Futbola olan düşkünlüğü, pratik zekâsı ve fiziki yapısıyla beni andırdığı söylenirdi. Her şeyiyle çok farklı, duygulu, samimi, tanıyan herkesi etkileyebilecek kadar sempatik ve akıllı bir çocuktu.
“Kız halaya oğlan dayıya benzermiş” der böylesi bir yavruyla ortak noktalarım olduğu için mutlu olurdum.
Gene de tüm bu yönlerini bilmemize karşın, onu yeterince tanıyamamışız.
Taziyeye gelen komşularımızın ve öğretmenlerinin anlattıkları aslında Yasin’imizin yüreğinin bizim düşündüğümüzden çok daha büyük olduğunu görmemizi sağladı.
Düşünsenize, müsabaka yaptıkları karşı sınıf öğrencilerinin mağlubiyetlerinden dolayı ağlamaları üzerine öğretmenine gidip “Öğretmenim keşke berabere bitseydi maç, arkadaşlarım ağlamasaydı ”diyebilmek 11 yaşında kaç çocuğun yapabileceği bir davranıştır.
Yine okulda toplanan ve yurt dışında katarakt ameliyatı için toplanan bağışa, 70 TL olan tüm harçlığını vermiştir. Onun bu davranışına babasının “Oğlum keşke 20 TL’sini kendine ayırsaydın ” demesi üzerine “ Babacığım, 50 TL’ ye bir göz ameliyatı yapılıyormuş. Düşünsene 30 TL daha olsa iki göz ameliyatı olabilirdi ” diyebilecek kadar da merhamet ve sevgi doluydu.
İyilik, güzellik ve içten yardımseverlik adına yaşından beklenilmeyecek kadar çok yaşanmışlığı, anıyı bizlere bırakarak, aramazdan ayrıldı.
Taziyesine hiç tanımadığım, tanışmadığım birçok komşumuz geldi ve hemen hepsi gözyaşı dökerek, dualar ederek, böylesi bir evlada sahip olduğumuz için tebrik ettiler. Gerek cenazesinde gerekse taziyesinde ki muhteşem kalabalık zaten bunun göstergesiydi.
O zamandan bu güne yaşanan süreç bana iki hususta önemli uyarılar vermiştir. İlk olarak, yaşamda önem sırası verdiğimiz kavramları gözden geçirmek, ikincisi ise zamanın kıymetini bilmek.
Zira pişmanlığım, bu güzel çocuğa, hak ettiği daha fazla zamanı harcayamamak ve ona doyasıya sarılamamaktı. Yaşanılan zamanlar tekrarı olmayan ve ancak bir kez değerlendirilebilen “AN” ların toplamıdır. Allah kaldıramayacağımız yükleri bize yüklemesin ve belalar karşısında sabır etmeyi bize öğretsin. Amin
Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum.