Musab Seyithan
Musab Seyithan Sivil Toplum Kuruluşlarının Fonksiyonları

Sivil Toplum Kuruluşlarının Fonksiyonları

Sivil Toplum Kuruluşları, insanların ortak bakış, ortak talep ve duyarlılık temelinde gönüllü olarak bir araya gelerek; devletin gücünün yetmediği alanlarda tamamlayıcı olarak çeşitli toplumsal hizmetleri yerine getiren teşkilatlardır. Gönüllülük esasına göre faaliyette bulunan bu kuruluşlar, toplumda ihtiyaç hissedilen ve devletin yerine getiremediği çeşitli fonksiyonları, yine toplumdan bağış ve yardım olarak topladıkları kaynaklarla karşılayan kuruluşlardır. STK’lar bu anlamda toplumda var olan sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı örgütlü bir şekilde gerçekleştirebilmektedirler.

Sivil toplum kuruluşları (STK) projeler üreten, kâr amacı gütmeyen ve kurumsal kimliğe sahip oluşumlardır.

Sivil toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler, topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır. Sivil Toplum Kuruluşları, herhangi bir devlet organından bağımsız bir şekilde özel kişilerin girişimiyle kanuni olarak kurulmuş her türlü organizasyon için kullanılan genel bir terimdir.

Sivil toplum bilinci”nin yerleşmesine ve yaygınlaşmasına zemin oluşturan sivil toplum kuruluşları, halk ve devlet arasında köprü vazifesi görerek yasal, ya da pratikteki uygulama açıklarını gidermek, iyileştirmek ve en önemlisi farkındalık meydana getirmek için kurulmuş sivil örgütlerdir.

Günümüz toplumlarında, geleneksel toplumlardaki dayanışmanın ortadan kalkması, bireyselliğin ve bencilliğin çok fazla öne çıkması ve insanların bu eksikliği hissetmeye başlaması, onları çeşitli alanlarda dayanışmaya itmekte ve örgütlenmelerini sağlamaktadır. Böylece fert, ihtiyaç duyduğu aidiyet duygusunu geliştirebilmektedir.

İletişim teknolojisindeki gelişmeler sayesinde belli bir konu etrafında teşkilatlanma, kamuoyu oluşturma ve talepleri dile getirme daha kolay hale gelmiştir. STK’lar; toplum yararına çalışan, sosyal barışa katkı sağlayan, kâr amacı gütmeyen, devletten bağımsız hareket edebilen, fertlerin ortak amaç ve hedefleri açısından değerlendirildiğinde ise siyasî iradeyi ve yönetimi, kamuoyu oluşturmak suretiyle etkileyebilen bir güce sahiptir.

STK’ların oluşumunun temel nedenlerinden biri de toplumsal sorunlara duyarlılıktır. Bugün STK’lar, toplumun vazgeçilmez öğeleri arasında yer almaktadırlar. Bir toplumun ekonomik, siyasi ve sosyal olarak gelişmesi, o toplumu oluşturan fertlerini kendi sorunlarını çözmeye yönelik faaliyetlere gönüllü olarak katılma seviyeleri ile yakından ilgilidir.

Bir ülkede STK’lar ne kadar güçlüyse o ülke de o kadar güçlüdür. Aynı zamanda STK’lar sosyal hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu kuruluşlar olmayınca toplumun, sorunlarını siyasal sisteme iletmesi ve onu harekete geçirmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla STK’ların varlığının, toplumun gücünün bir ifadesi olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu tip teşkilatlardan yoksun bir toplum, devlet karşısında özerk bir kimliğe sahip olmayan, otoriterliğin hâkim olduğu bir toplum olur. Bu nedenle, her şeyden önce STK’ların fonksiyon ve öneminin toplumun büyük kesimi tarafından kavranması gerekmektedir.

STK’lar, fakirliğin dayandığı nedenleri yok etmek, insan haklarını oluşturmak, çevreyi korumak ve kalkınmayı sağlamak amacıyla çalışmaktadırlar. Dünyanın büyük bir kısmını etkileyen fakirlik ve sosyal ihtiyaçların artmasından dolayı tüm ulusal ve uluslararası yardımlara rağmen dünyada fakirlik ve sosyal sorunlar devam etmektedir. Fakir ülkeler ve zengin ülkelerin fakir bölgeleri hâlâ varlığını korumaktadır. Afrika, Ortadoğu’nun büyük bir bölümü, Asya ülkeleri ve Latin Amerika’da fakirlik yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu ise, ulusal ve küresel eksende, toplumsal barış için bir tehdit unsuru olmaktadır.

Günümüzde tüm çabalara rağmen, ülkelerin sosyal gelişme sürecinin yavaş olduğu görülmektedir. 21.yüzyılda yaşadığımız şu günlerde dünya üzerinde 3 milyar kişi hâlâ, günde 2 doların altında yaşamakta, zenginler ve fakirler arasındaki uçurum büyümektedir. Ayrıca, 130 milyon çocuk hâlâ eğitim sistemlerinin dışındadır, 1,5 milyar kişi henüz temiz suya ulaşabilmiş değildir ve 2 milyar kişi de kanalizasyonsuz bir ortamda yaşamaktadır. Tüm bu olumsuz şartlara iletişim teknolojileri sayesinde şahit olan kişilerin bunları görmezlikten gelmeleri düşünülemez. Öyleyse bu kişiler için sorumluluk duymak, insan olmanın bir gereğidir. Bu sorumluluğu duyan kişiler de gönüllülük esasına dayalı faaliyetlerini küresel seviyeye taşımaktadır. (Bak: Doç.Dr.Mehmet Marangoz, Toplumsal Barışın Sağlanmasında STK'ların Rolü)

STK’lar birçok alanda faaliyet icra etmektedir. Geniş bir yelpazedeki faaliyetlerine ve sundukları hizmetlere göre STK’ları şu şekilde tasnif edebiliriz:

Eğitim alanında faaliyet gösteren STK’lar: Özel okullar, kolejler, üniversiteler, özel kurslar vb. faaliyet gösterenler bu türdendir. Hizmet grubunun yurtiçi ve yurt dışı okullaşmış çalışmaları, Hüdaî vakfının aynı şekildeki çalışmaları, Ribat Eğitim vakfının yurt içi ve yurt dışı eğitim faaliyetleri, irili ufaklı diğer vakıf ve derneklerin aynı türden çalışmaları bu faaliyete örnek verilebilir.

Dini alanlarda faaliyet gösteren STK’lar: Cami, medrese ve tekkelerin imar, inşa ve ihyası için faaliyet gösterenler.

Yardım ve hayırsever amaçlı faaliyet gösteren STK’lar: Araştırma kurumları, yardım toplayan gruplar, dini amaçlara hizmet eden ve dini daha geniş zeminlere yaymaya çalışan teşkilatlar… İHH, Ribat İnsanî Yardım Derneği, İnsan-Der, Dost Eli Yardım Derneği, Yardım Eli Derneği, Cansuyu Derneği ve adını hatırlayamadığımız bu tür hizmet yapan birçok gönüllü hizmet grupları bunlardandır.

Sağlıkla ilgili alanlarda faaliyet gösteren STK’lar: Çeşitli hastalıkları önlemek ve hastalara destek olmak amacıyla kurulan dernekler ve vakıflar. Şefkat-Der, Acil Hastalara Yardım Derneği ve Yeryüzü Doktorları gibi gönüllü kuruluşlar bunlardandır.

Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat maksadımızı ifade ettikleri için bu misallerle yetiniyoruz.

Görüldüğü gibi toplumun ihtiyaç duyduğu herhangi bir alandaki ihtiyacı gidermek için, gönüllü kuruluşlar hemen devreye girmişler, o konuda teşkilatlanmışlar, toplumun yeniden inşa ve ihyası için seferber olmuşlardır. İnsan onuruna uygun bir hayat tarzının toplumda hâkim kılınması için STK’ların varlığı gereklidir ve kuvvetlenerek hizmet alanını genişletmeleri de elzemdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi