Şiirler, aşklar ve kayıp bir hayat
Kanı, ol gül gülerek geldiği demler şimdi
Ağlarım hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz
Mahir
Aşk, bazen güzel anları hatırladığında da ağlatır insanı. Çünkü yoktur sevgili, yoktur onun sıcaklığını, sevgisini, vaat ettiği mutluluğu verebilecek biri ya da başka bir şey. Dünyada başka her şeyin muadili bulunabilir belki ama sevgilinin muadili somutlaştırılamaz. Üstelik daha iyisini, daha güzelini, daha akıllısını bulsanız bile o kendini aratmaya devam eder. Kalp, kendi pazılının eksik parçası olarak açılmış gediğe asla başka birini kabul etmez. Bunları böylece yazmam belki abes karşılanabilir, ancak gençlerin sevgiliye bakışlarında bazı problemler gördüğüm için bu konuyu yazma gereği duyduğumu belirteyim. Sevgililerinden ayrılan ya da aralarında geçen herhangi bir sorunda, gençler çoğunlukla başka bir denize yelken açmakta mahzur görmüyorlar. Bunun aşkın tabiatına aykırı olduğunu bilmiyorlar. Gerçek âşık olanlar içten içe kanıyorlar ama pek çoğu da gerçek aşk ile tanışmadıklarından çapkınlıklarında kariyer yapıyorlar.
Yine bir duman çöktü sokağa kent tutuştu
Bütün sığınaklarda seni arıyorum nerdesin?
Çocuksun Sen - Ahmet Telli
Âşık kalp, sevgilinin gittiği şehri virane olarak görür artık. Şairin mısralarında da gördüğümüz gibi, onunla birlikte dolaştıkları yerleri birer sığınak gibi görerek, arayışına devam eder. Arzularıyla hareket edenler için karşısındakinin kimliği önemli değildir, onunla birlikte olmak için onun karşı cins olması yeterlidir. Ancak kalbiyle yola çıkanların başka biriyle duygularını ikna etmesi mümkün değildir. Arkadaş arayan kolaylıkla kendine bir arkadaş bulabilir, ama eğer muradı bir dost ise onunla özel bir şeyler paylaşmış olmalıdır ki onu dost hanesine yazabilsin. Sevgili, dosta benzetilebilir burada, yalnız dosttan da öte bir anlam taşır seven için. Dost birden fazla olabilir. Sevgili kıskançtır, asla ikiliği kabul etmez.
Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
Pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin.
Erbain - İsmet Özel
Şehirlerin ruhuna giydirilen modernizm insanlarımızın sadece aklını çelmekle kalmıyor, aynı zamanda kalbiyle olan bağlarını da gevşeterek duygunun yerine hazzı koyuyor ve aşkı, vefayı, hakikati sisler içinde görünmez etmeye çalışıyor. İşin kötü tarafı bu konuda başarılı da oluyor. İnsanımız müthiş bir savurganlığın içinde dünya konforunu kurmanın peşinde koşuyor. Değerli olanı değil, renkli, boyalı ve gözüne güzel görüneni seçiyor. Daha da kötüsü seçimlerine de sadık kalmıyor ve sürekli bir yapbozun içinde kıvranıp duruyor. Cesareti kırılıyor, hedefe yürümekte tereddüt gösteriyor ve bir tatminsizliğin, bir mutsuzluğun pençesine düşüyor. İmkânları ne kadar geniş olursa olsun bundan kendini kurtaramıyor.
Ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru
— Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm
Kendimi, seni ve bütün dünyayı
Belki Yine Gelirim - Ahmet Telli
Ne kadar geri gitmiş olursak olalım aşkın ardından koşup ona yetişmekten başka çaremiz yok. Çünkü aşksız hiçbir sorunumuzu çözemeyiz. Şehrimizin güneşi bağlarda bahçelerde açan çiçeklere düşsün istiyorsak, gönlümüzdeki bulutları kovmamız, kalbimizdeki sükûneti sağlamamız gerekiyor. Eğer aşkımızı yeniden temin edebilirsek ancak kurtarabiliriz kadınımızı erkeğimizi bu tek dişi kalmış canavarın elinden. Aşk arı olursa insan temizlenir, insan temizlenirse bütün dünya arınır. Dünyayı kurtaracak yegâne güç, aşktır. Kapitalist sistem istediği kadar üretimi körükleyip tüketimin reklamını yapsın, aşkın ihtilaline er ya da geç yenilecektir. Zira zulümle abat olunmaz. Yalnız şunu bilmemiz gerekir ki doğanın kanunudur, güneş doğudan doğar. Aşk güneşi de doğudan yani bu topraklardan doğacaktır. Doğanın sağlıklı işlemesini sağlamak içinse doğanın ve bütün varlığın sahibine olan aşkımızı ve imanımızı muhkemleştirmemiz lazım.
Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah
Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir
Yaşayıp Ölmek – Oktay Rıfat Horozcu
Evet, şairimizin bu şiirini her okuduğumda mutlu bir yuvanın kokusu yayılır içime. Sevginin, aşkın çiçeklerinin açtığı eski bir ev canlanır gözümde. İçinde kadın olan, çocuk olan ve akşam olunca kapıdan giren baba… Sevgi dolu bakışlarda eriyen günlük hasretlerin, kapının önüne süpürüldüğü bir ev… İşte bizim kaybettiğimiz içindekilerle birlikte o ev… Yitiğimizi bulma vakti, hadi bi gayret!
Sevgiyle kalın.